Sayfalar

12 Mart 2014 Çarşamba

Berkin'in Annesi Olduğunu Düşün

Yaz günü. Uyanıyorsun. Günlerden pazar. Evde olduğunuz tek gün. Meydanlar karışık. Her şeyin ortasında, kıt kanaat geçindiğiniz bir eviniz var. Kirasını zor ödüyorsunuz.


Çocuklarınızın bulunduğu odaya giriyorsun. Mis gibi kokuyor. Okullar yeni kapanmış. Ne dershane var ne de okul. Bir önceki gece meydanlara sende çıktın. Çocuklarının başında bulunmak için. Bugün yeni birgün. Birlikte mutlu mesut bir pazar kahvaltısı edeceksiniz. Bir sevinçle kahvaltı hazırlıyorsun. Bir bakıyorsun ekmek yok. Eee ekmeksizde kahvaltı olmaz ya. Neyle doyacaksın? Sabah olmasına rağmen dışarıdan eylem sesleri geliyor. Polisler her yeri kapatmış. Çekiniyorsun dışarı çıkıp ekmek almaya. 

3 evladınız uyanıyor. En küçük olan kara kaşlı, güzel gözlü tek oğlunuz diyor ki "Anne, merak etme ben senden daha hızlı koşarım. Ekmeği ben alayım.". Evin en küçüğü olduğundan her zaman ki görevi olan ekmek alacak bakkaldan. Ne gelebilir ki başına? Polisler küçük bir çocuktan ne ister ki zaten?

Çıkıyor evden. Sadece 10 dakika mesafede fırın. Bekliyorsun. Bekliyorsun. Bekliyorsun. Kapının zili çalmıyor. Camdan bakıyorsun. Köşe başı karışık. Dumanlar yükseliyor bakkalın olduğu tarafta. Yok gelen yok. 

Sonra kapının zili çalıyor. Karşında heyecanlı bir çocuk "Berkin vuruldu. Kafası kırıldı. Hastaneye götürdüler" diyor. Yok olamaz. Berkin değildir o. Yanlış görmüşlerdir. Berkin niye vursun ki polis? Ne yapabilir ki benim oğlum ona? 

Sonrası yok. Hastaneye nasıl gittiğini bilmiyorsun. Doktorlar konuşuyor. Berkinmiş gerçekten Berkin. Uğulduyor kulakların. Sadece kahvaltı edecektik. Şimdi ameliyatta değil kahvaltı sofrasında olmalıydı. İlk ameliyattan çıkıyor. Hala net bir bilgi yok. Gaz fişeği nişan almış kasksız bir polis. E vicdansız çocuk o çocuk. Hiç mi anlamadın? 

Doktorlar burnundan nefes alamıyor. Boğazından delik açtık oradan nefes alıyor ve ikinci ameliyata alıyoruz dedi. Ağlasam faydası var mı Berkin'inime?

Toplanıyor tanımadığın bir çok insan hastanenin avlusuna #direnberkin diyorlar. Başkalarını da öldürmüş polisler. Çıktı başbakan denen zat "Ben verdim o emri" diyor. Katil. Ne istedin benim 14 yaşındaki çocuğumdan. 

Günler geçiyor. Her gün hastanedesin. İş güç umrunda değil. Yeni yaşına bile hastanede girdi. Sadece açsın gözlerini bir kez "Anne" desin İyileşmiyor. Kara gözlün açmıyor gözlerini. 3 mevsim geçiyor. Umudun hiç tükenmeden bekliyorsun. 15 yaşındaki oğlun 16 kilo olmuş. Bir uyansın 10 günde toparlarsın sen onu aslında. En sevdiği yemeklerle beslersin onu. Bir daha asla bakkala göndermezsin ekmek almaya. Ahh bir uyansa bir uyansa.

11 mart 2014 saat 7:00. Hayat duruyor senin için. Artık bitti herşey. Hiç bir şey dolduramaz onun boşluğunu. İnsanlar senle birlikte ağlıyor ama geri gelmiyor. Hiç bir gözyaşı onu sana getiremez.Yandı ciğerin, yandı için. Gitti. Yok. Senin koynunda olacağına toprağın altında olacak. Bir kez daha duysaydın ya kokusunu.

İçinde nefret. İçinden tek dökülen cümle;

Gülsüm Elvan, "Benim oğlumu benden Allah almadı, benim oğlumu benden Tayyip Erdoğan aldı" dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder