Özel gereksinimli çocuğu olan annelerin en sık duyacağı
sorulardan biri “Çocuğunuz eğitim alıyor mu?”dur. Peki, bu sıkça sorulan “eğitim”
neyin nesidir? Bahsi geçen eğitim, bildiğimiz kreş, anaokulu eğitimi ya da
örgün eğitimden farklıdır. Burada bahsedilen “özel eğitim”dir. Özel eğitim,
çocuğun gelişimi değerlendirildikten sonra yaşına ve ihtiyaçlarına göre
hazırlanan, adından da anlaşılacağı gibi çocuğa “özel” olan eğitimdir. Yabancı
kaynaklarda genellikle “erken müdahale” (early intervention) olarak geçer.
Eğitim nedir, kim tarafından, nasıl verilir, nelere dikkat edilmelidir konusuna
bu yazıda girmeyeceğim. Bundan ziyade sözü geçen bu eğitimi almak için yapmanız
gerekenleri anlatmak istiyorum bu hafta.
Özel gereksinimli bir çocuğunuz varsa öncelikle onun için
bir hastaneden heyet raporu çıkartmanız gerekiyor. Bu rapor, çocuğunuzun özel
gereksiniminin bir tasdiki niteliğinde. Bu yüzden de aileler, çocuklarının
damgalanmasını istemedikleri için bu raporu çıkarmaktan kaçınma yoluna
gidebiliyor. Ancak bu rapor, bir sonraki raporun ön koşulu olduğu için kaçınmak
biraz da anlamsız. Sağlık Bakanlığı’nın yetki verdiği belli hastaneler var.
Çocuğunuzu bu hastanelerden birine götürüp engelli (bu kelimeyi kullanmaktan
hoşlanmasam da hastanelerde özürlü raporu deniyor ve üzerinde öyle yazıyor,
mecburen kullanıyorum) raporu almak istediğinizi söylüyorsunuz. (Raporun
isminin değiştirilmesine ilişkin çalışmalar mevcut.) Sizi ona göre
yönlendiriyorlar. Çocuğunuzun yaşına göre bazı tetkik ve muayeneler
isteyebiliyorlar. Tüm muayene ve değerlendirmelerden sonra size heyet raporu
veriyorlar. Bu raporu vermeye yetkili hastanelerin listesi şu adreste: http://thsk.saglik.gov.tr/duyurular/445-ozurlu-saglik-raporu-veremeye-yetkili-hastaneler.html
Bu rapor, öyle hemen 2 günde çıkmıyor tabii. O yüzden ne
kadar erken başvurabilirseniz o kadar iyi. Bazı hastaneler, çocuğunuz daha çok
küçük bu yaşta ne eğitimi alacak gibi anlamsız bir tepkiyle size dönebilirler.
Bu durumda tavsiyem, o hastaneyi acilen değiştirmeniz. Çocuklar, doğduğu
saniyeden itibaren öğrenmeye başlarlar, ister normal gelişim göstersin ister
özel gereksinimli olsun. 0-6 yaş arasındaki öğrenme hızı, biz yetişkinlerin
aklının alamayacağı düzeydedir. O yüzden “bu yaşta ne öğrenecek” yargısından
koşarak kaçarım ben olsam.
Down sendromlu çocukların raporlarında kas-iskelet sistemi
ile ilgili kısım önem taşıyor. Çünkü kasları zayıf oldukları için özel eğitimin
yanında belli bir yaşa kadar fizik tedavi desteğine de ihtiyaçları var. O
yüzden kas iskelet sistemiyle ilgili sıkıntıların da raporda belirtilmesi
önemli. Bazı ailelerin bu sebeple fizik tedavi alamadıklarını duydum. O yüzden
raporunuzda zihinsel, davranışsal hususlarla birlikte kas-iskelet sistemi
değerlendirmesinin de bulunmasına dikkat etmenizi, bunu değerlendirme
aşamasında belirtmenizi öneririm.
Ege, 4 aylıkken rapor için başvurduk. 6 aylıkken raporu çıkmıştı.
Yaz dönemine de gelmesiyle birlikte raporun çıkışı 2 ay sürdü. Biz Ankara
Üniversitesi, Gelişimsel Pediatri Ana Bilim dalına başvurduk ve onlar
aracılığıyla raporumuzu çıkarttık. Ankara’da yaşayanlara tavsiye ederim. Rapor
çıkartma konusunda onlar bizden istekliydi. Hatta doktorumuz çekinerek sordu
rapor çıkartmak ister misiniz diye. Rapor çıkarma konusunda ailelerden ciddi
şekilde tepki gördüklerini söyledi.
Bir yandan ailelere de hak veriyorum tabii ki. Kimse,
üzerinde çocuğunun adı ve aynı zamanda “ağır engelli” yazan bir belge almak
istemez eline. 2013’ün Ağustos’unda hastaneyi arayıp Ege’nin raporunun çıkıp
çıkmadığını sordum. Çıktığını, gelip alabileceğimi söylediler. İş çıkışı
gittim, raporu aldım. O raporun Ege’nin Down sendromu tanısını teyit etmekten
başka bir işe yaramadığını bilmeme rağmen, işlemleri bitirip hastanenin
bahçesine atınca kendimi gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Acınızın
resmi bir belgeyle tescillendiğini görmek pek hoş gelmiyor insana. Ama gerekli
yerlere bu belgeyi verdikten sonra dönüp de bakmıyorsunuz. Dosyada duran bir
belge olup çıkıyor. Ege’nin kimliği değil çünkü o rapor. Ege kendi kimliğini
kendisi gayet güzel temsil edebiliyor. Bunu hiçbir kurumun tescillemesine gerek
yok.
Unutmadan söyleyeyim hastane raporunun süresi 2 yıl. 2 yılda
bir gidip yeniletmeniz gerekiyor. Ağustos yaklaşıyor, bize de tekrar hastane
yolu gözüküyor demek bu. Aslında Down sendromlu bireyler için rapor konusunda
yapılan çalışmalar var. Down sendromu, genetik bir farklılık olduğu ve yaşam
boyu değişmeyecek bir durum olduğu için tek bir rapor çıkarılması ve bunun ömür
boyu kullanılmasına dair çalışmalar var. Ancak henüz sonuca ulaşmış değil.
Hastane raporunu aldıktan sonra bir rapor daha almanız
gerekiyor. Evet, ne yazık ki ülkemiz özel gereksinimli bireyler için raporlar
denizi! Sağlık Bakanlığı onaylı raporunuzu aldıktan sonra yeni adresiniz Milli
Eğitim Bakanlığı. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın verdiği rapor olmadan Milli Eğitim
Bakanlığı’na başvuramıyorsunuz. O yüzden önce hastane raporunu almak şart!
Sonra yaşadığınız yerde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan Rehberlik ve
Araştırma Merkezi’ne (RAM) başvurmanız gerekiyor. Bu yüzden kısaca buna RAM
raporu da deniyor. Oradan size verilen randevu gününde çocuğunuzla beraber
gidiyorsunuz. Onlar da bir değerlendirme yapıyorlar ve bu değerlendirme
neticesinde çocuğunuz için bir eğitim planı hazırlıyorlar. Eğitim planı dediğim
şey, öyle detaylı bir eğitim planı gibi değil. Ana başlıklar halinde
ihtiyaçları yazıyor. Örneğin fizik tedavi için “desteksiz oturma, ayakta durma,
destekli yürüme” gibi başlıklar var. Bu şekilde başlıklar hâlinde yazıyor. Aynı
durum, bireysel eğitim için “taklit etme becerisi, basit yönergeleri yerine
getirme, resim üstünden istenen nesneyi gösterme, adı söylendiğinde bakma, sıra
alma” gibi ana başlıklar hâlinde eğitim planına dâhil ediliyor. Bu raporun da
çıkması 15 gün ila 1 ay sürüyor. Çıkıp çıkmadığını öğrendikten sonra gidip
raporunuzu teslim alıyorsunuz. Aldığınız bu raporla çocuğunuz ayda toplam 8
saat ücretsiz özel eğitim ve rehabilitasyon alma hakkına sahip oluyor. Bu
raporun süresi ise 1 yıl. Yani her yıl, gidip bu raporu da yeniletmeniz
gerekiyor.
Bundan sonra size uygun bir özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezi aramaya başlıyorsunuz. Görev yapan fizyoterapist ve özel eğitim
öğretmenlerini, aldıkları eğitimleri soruyorsunuz. Evinize yakınlığını, değilse
servis imkânını değerlendiriyorsunuz. Asansörünün olup olmamasından arabanızla
gidecekseniz arabayı park edecek yer var mı ona kadar her şeyine bakıyorsunuz.
Bir yandan çocuğunuz oralarda emekleyecek, oyun oynayacak temiz mi diye
bakıyorsunuz. Velhasıl bir sürü şeye bakıyorsunuz. Sonuç mu? Sonuç, hiçbir
annenin hayalindeki gibi bir özel eğitim merkezi yok bence! Ya da ben çok şey
istiyorum ya da bekliyorum. Nihayetinde içinize en sineni tercih ediyorsunuz.
Orada denk geldiğiniz/seçtiğiniz fizyoterapist ve öğretmenle çocuğunuzun
frekansının da tutması çok önemli tabii. Ege bu konuda çok şanslıydı, ne
fizyoterapisti ne de özel eğitim öğretmeniyle frekans sıkıntısı yaşamadı. Alışması
zaman aldı ama bu da çok normal bir süreç.
Raporunuz kapsamında özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezinden aldığınız eğitim haftada 1 saat fizyoterapi ve 1 saat bireysel
eğitimle sınırlı. Bu da elbette ki yeterli değil. Çünkü özellikle bizim
çocuklarımızın çok tekrara ihtiyacı var. İsterseniz daha fazla seans
alabilirsiniz ancak 8 saatten sonrasını siz cebinizden ödüyorsunuz. 8 saatin
üzerine ekstra özel eğitim de almak isteseniz dil terapisi ya da başka bir
terapi de almak isteseniz maliyeti size ait.
Özel eğitim merkezi, üniversite gibi geliyor bana.
Üniversitede hocalar hep der ya üniversite size anahtarı verir kapıyı kendiniz
açacaksınız diye. Özel eğitim de öyle. Süre çok kısıtlı. O yüzden size yol
gösteriyorlar, öğretiyorlar, tekrar edip pekiştirmek size düşüyor. Bu
söylediğimden küçümsediğim sonucu çıkarılmasın. Çünkü o gösterilen yol bizim
için çok kıymetli. Yolu bilmezsek kaybolup gideriz çünkü eğitim dediğimiz bir
umman aslında. O yüzden bizim için o yolu aydınlatanlara minnetimiz sonsuz.
Kendilerine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Ancak mevcut sistemde
tekrarsız, pekiştirmesiz yol almak pek mümkün değil. O yüzden en önemli rapor,
annelerin (babaların ya da çocuğa bakan kişilerin) Gönüllülük Bakanlığı’ndan
çıkardığı rapor. O rapor, çocuğunuz doğar doğmaz çıkıyor. Sevginizden başka
belge gerektirmiyor. O raporla size gösterilen yolları defalarca gidip
geliyorsunuz gece gündüz demeden. Arada yorgun da düşebiliyor insan, o raporu
da tazelemek gerekebiliyor! Ama güzel sonuçlar aldıkça, sarf edilen onca çabaya
değermiş diyor insan. Belki de o yüzden en önce alınması gereken rapor bu!
Gerisi teferruat…
Ege’nin Annesi
Nur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder