Ege+1: Down
Sendromu Farkındalık Ayı
Ekim ayı, Down
sendromu FARKINDALIK ayı.
10 Ekim’de
yaşadığımız felaketten sonra Down sendromu konusundaki farkındalığımızın ne
kadar hükmü kaldı diye düşünebilirsiniz belki. Farkında olmamız gereken çok
daha acil konular var, doğru. Ama acısıyla tatlısıyla hayat devam ediyor.
Çocuklarımız büyümeye devam ediyor ve eğer biz onlara güzel bir ülke bırakmak
istiyorsak onları doğru şekilde yetiştirmeye de bir yandan devam etmek
zorundayız. AnKARA’da yaşanan patlamadan sonra bu yazıyı yazmak benim için de
hiç kolay değil emin olun. Ama yapmazsam başta oğluma ve bugüne kadar koşulsuz
şartsız, severek ve isteyerek savunduğum Down sendromu camiasına bir anne
olarak haksızlık etmiş olurum diye düşünüyorum. O yüzden Ekim’in sonuna
yetiştirebilmiş olsam da bu yazı bir FARKINDALIK
yazısı.
FARKINDALIK, farkında olma hâli demek. Bana sorarsanız
bir hâl olmanın ötesine geçmesi gereken bir durum. Oturduğumuz yerden farkında
olmak ne bizim, ne çocuklarımızın ne de Down sendromlu kişilerin hayatında bir
değişikliğe yol açmıyor. O farkındalıkla
bir adım atarsak işte o zaman FARKINDALIK sözcüğü
tam anlamına kavuşmuş oluyor.
Geçenlerde Ege
ile birlikte bir pastanede oturuyorduk. Bizden önce gelmiş orta yaşlı iki teyze
vardı. Biz oturduk, siparişimizi verdik. Dönüp birkaç kez Ege’ye baktılar.
Birkaç kez de bana baktılar. Kendi aralarında konuşuyorlar. İki masa falan var
aramızda ama FARKINDA değiller ki ben onların
dudaklarını okuyabiliyorum. Biri diğerine ‘Çocukta bir tuhaflık var, değil mi?’
diye sordu. Öbürü de Ege’ye bir kez daha baktı. ‘Hmm, evet.’ dedi. Evet, bir
tuhaflık var ama benim oğlumda değil. Ben nasıl farklılıklara saygı istiyorsam
onların da istediği gibi konuşma özgürlüğü var mı? Evet, var. Ama haksızlık
ederek ve kırarak değil. Bana dönüp içtenlikle bir gülümsemeleri birebir aynı
cümleleri kullansalar bile daha anlayışla yaklaşmamı sağlayabilirdi. Onlar
sadece oğlumun FARKLI olduğunu gördüler, biraz yadırgayıp biraz acıdılar belki.
Hepsi bu. Ama FARKINDALIK, bu değil !!!
Geçtiğimiz ay
evimizi şehir merkezinden biraz uzağa taşıdık. Bu nedenle de artık özel eğitim
seanslarından sonra Ege’yi gönderecek bir kreş arayışına girdim. Kreş arayışım
ve o süreçte yaşadıklarım başka bir yazının konusuydu aslında ama FARKINDALIK söz konusu olunca o konuya da bir girizgâh
yapayım istedim.
Kreş
fiyatlarının fahişliğinden ve ileri sürdükleri ön koşullardan zaten hiç
bahsetmiyorum. Çalıştığım kurumun anlaşmalı olduğu bir kreş var. Oğlunu oraya
yollayan arkadaşımdan Ege için bilgi almasını rica ettim. Özel eğitime gitmesi
gerektiğini ifade ederek Ege’yi alamayacaklarını söylemişler. Durumdan bu kadar
uzaklar ne yazık ki çocuklarımızı yetiştirenler. Ege, zaten özel eğitime
gidiyor. Bu bir bahane değil ve asla olamaz! O gün arabama binip bağıra bağıra
ağladım uzun zamandır ilk kez. Okul çağı geldiğinde yaşayacaklarımı aşağı
yukarı tahmin ediyorum maalesef. Şimdiden de kendimi bunlara hazırlamaya
çalışıyorum. Ama açıkçası daha 2,5 yaşındayken, yarım gün gideceği bir kreşte
bile bunun karşıma çıkacağını düşünmemiştim. Nihayetinde özel gereksinimli
olmayan 2,5 yaşındaki bir çocuk da kreşe gidip atom parçalamıyor. CERN değil
orası. FARKINDALIK da bu değil !!!
Bu esnada özel
eğitime gittiğimiz kurumda bizden sonra derse giren, Down sendromlu oğlu olan
bir aile var. Ders giriş çıkışlarında annesiyle sohbet ediyoruz. O Ege’yi
seviyor, ben onun tatlı oğlunu seviyorum. Derken bir gün söz, kreş arayışıma
geldi. Ben buraya çok yakın bir kreşte eğitim koordinatörüyüm, dedi. ‘Biz,
Ege’yi seve seve alırız.’ O hafta duyduğum en güzel cümleydi sanırım bu.
Sonrasında gittik, görüştük. Ege’yi de çok sevdiler. Şu an oğlum, özel
gereksinimli olmayan çocuklarla birlikte aynı sınıfta. Gün içinde arayıp
durumuyla ilgili bilgi alabiliyorum. Kreşin eğitim koordinatörü de sağ olsun
Ege’yi kendi oğlu gibi takip ediyor, bana haber veriyor. FARKINDALIK bu mudur? Evet, FARKINDALIK
budur! Eğitim koordinatörü de kreşin yöneticileri de çok sıcak ve pozitif
yaklaştılar bize. Haklarını ödeyemeyiz AMA… ‘Ama’sı var ne yazık ki! Çünkü ben
biliyorum ki aynı durumda olan bir anne ve eğitim koordinatörüyle bir şekilde
karşılaşmasaydım belki de hâlâ kreş arıyor olacaktım. Aynı durumda olan
insanların birbirini anlıyor olması FARKINDALIK
değildir, olsa olsa EMPATİ’dir. Ama bu empatiyle durumu farkındalık hâli
olmaktan çıkarıp eyleme geçirdikleri için bu, ayakta alkışlanacak bir FARKINDALIK örneğidir!
Kreşe başlar
başlamaz Ege’nin özel eğitim öğretmeni Pervin Hanım, kreşe gelip oradaki
öğretmeniyle tanışmak, Ege’yle ve eğitimiyle ilgili bilgiler vermek istediğini
söyledi. Ben çok mutlu oldum. Kreşe bu isteğimizi ilettik. Onlar da
memnuniyetle kabul ettiler. Pazartesi sabahı, Ege, ben ve özel eğitim
öğretmenimiz hep birlikte kreşteydik. Kreşteki öğretmeniyle bir tanışma ve
bilgi alışverişi toplantısı yaptılar. Pervin Hanım, bir iletişim defteri
oluşturmak istediğini söyledi. Bu iletişim defteri, Ege’nin kreşteki
davranışlarına ve başarılarına odaklı bir defter olacak. Kreş öğretmeni
gözlemlediği olumlu ya da olumsuz davranışları oraya not edecek. Bunu özel eğitim
öğretmeniyle paylaşacağız. Gerekmesi durumunda özel eğitim kapsamında olumsuz
davranışlarına ortak bir çözüm, olumlu davranışlarına da uygun pekiştirmeyi
yaparak ilerlemeyi planlıyoruz. Ayrıca özel eğitim öğretmenimiz, kreşteki eğitim
planını bir ay öncesinde almamızın mümkün olup olmayacağını sordu. Böylelikle
kreşte öğretilmesi planlanan becerileri bir ay öncesinden başlayarak Ege ile
çalışacaklar ve bir sonraki ay kreşe gittiğinde Ege, zorlanmadan ya da
başarısızlık hissine kapılmadan arkadaşlarıyla birlikte öğrenmeye ve
pekiştirmeye devam edecek. Pervin Hanım, kreşteki sınıfında bulunan yardımcı
öğretmenin birkaç özel eğitim seansına katılarak Ege’nin eğitimiyle ilgili
fikir edinmesinin faydalı olacağı önerisinde bulundu. Kreş yönetimi de bu
önerimizi memnuniyetle kabul etti. Bu pazartesi, yardımcı öğretmenimiz de
bizimle seanstaydı.
Özel eğitim
öğretmenimiz Pervin Hanım’ın Ege’nin kreş hayatıyla, hatta dersten çıktıktan
sonraki hayatının hiçbir kısmıyla ilgilenmek gibi bir zorunluluğu yok. Zorunluluktan
yapmıyor zaten, bunu da biliyorum. Kreşe deneme amaçlı gittiğimiz ilk günün
gecesi beni arayıp kreşte ilk gününüz nasıl geçti diye sorma mecburiyeti de yoktu.
Ama aradı, sordu, benim yaklaşımımın nasıl olması gerektiğine kadar bana yol
gösterdi. Bunu bir iş olarak görmenin çok ötesine geçmiş, öğrencilerinin her
şeyiyle ilgilenen, ailelerine her konuda destek veren bir öğretmeni olması,
Ege’nin en büyük şansı! Çocuğunuzu ve onun gelişimini, eğitimini en az sizin
kadar düşünen biri olduğunu bilmek insana çok büyük bir güç veriyor. Oğlumun
Pervin Öğretmeni’ne ne kadar teşekkür etsek yetmez, hakkını ödeyemeyiz
biliyorum. İçtenliği ve Ege’ye karşı hassasiyetiyle kendisini ailemizin bir
parçası gibi hissettiğimizi söylemeden de edemeyeceğim.
İşte bu,
kelimenin tam anlamıyla, tüm harf ve hecelerinin hakkını vererek FARKINDALIK’tır. FARKINDALIK’ın
ötesine geçerek özel gereksinimli öğrencilerinin her türlü ihtiyacını gözeterek
BENİMSEME noktasına ulaşmış, muhteşem bir eğitmen örneğidir. Allah böyle bir
eğitmen çıkardığı için Ege’min karşısına ne kadar şükretsem az! İyi ki sizi
tanımışız Pervin Öğretmenimiz, Ege’nin henüz kısa olan eğitim hayatında başına
gelen en güzel şeylerden biri sizsiniz!
Buraya kadar
anlattıklarım bir şekilde bu işin içinde olan kişilere dair örneklerdi. Peki,
bu işlerle bağlantısı olmayanlar, sizler bizim çocuklarımızın FARKINDA mısınız?
Siz, dışarıda
Down sendromlu (ya da özel gereksinimli) bir çocuk/birey gördüğünüz de nasıl
davranıyorsunuz?
Parkta
çocuklarınızın özel gereksinimli çocuklarla oynamasına izin veriyor musunuz?
Çocuğunuzu
gönderdiğiniz kreşte kaynaştırma öğrencisi var mı diye soranınız oldu mu hiç?
FARKINDALIK, illa ki işi gücü bırakıp bu konunun
savunucusu olmak demek değildir. Parkta çocuklarınızın özel gereksinimli
çocuklarla oynamasına, ailelerine ‘Bir hastalığı mı var?’ diye sormadan izin
veriyorsanız, gönderdiğiniz kreşe itiraz etmek için değil, çocuklarınızın
gerçekten farklılıkları görmesi ve öğrenmesini istediğiniz için ‘kaynaştırma’
öğrencisi var mı diye soruyorsanız, özel gereksinimli bireylere toplumda yaşam
ve iş alanı açmaya gayret ediyorsanız, bunları acıma duygusundan ziyade
DUYARLILIK ile yapıyorsanız, o zaman FARKINDALIK adına
bir adım atmış olursunuz. Yaşadığımız bu zor günlere rağmen çocuklarımıza FARKINDALIĞI yüksek bir ülke bırakmak dileğiyle…
Hep
söylediğim gibi GERÇEK DOSTLAR KROMOZOM SAYMAZ!
Ege’nin
Annesi
Nur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder