Tam anlamıyla son 2 haftadır ailecek hayattan koptuk. Devamlı ciğer sesi dinler olduk. Öksürüğün şiddetini richter ölçeği gibi ölçmeye çalıştık. Ben en son 14 şubatın pazar olduğunu hatırlıyorum gerisi yok. Salı şu olmuştu diyorlar. Salı hangisiydi diye düşünmeye başlıyorum. (Hoş ondan öncesi de pek yoktu da...) Kayıp bir 15 gün yaşadık.
Geçen hafta aklım başıma geldikçe ve Burak toparladıkça en büyük sıkıntım Ecem'le aramdaki hasret oldu. O bana hasret çekiyor muydu pek emin değilim. Emrinde 3 asker, ne isterse yapıyordu. Dedesi, babaannesi, annanesi. Telefonda bile konuşamamaya başladım son gün. Doktora öksürüğünün ve burun akıntısının geçtiğini söylerek onay aldık. Alamasaydık Ecemsizlikten komaya girecekmişim. Hayatıma yeni bir özlem daha katmış oldum. Daha önce böyle uzak kalmamıştık. Bir dahada olmasın lütfen...
10 gün boyunca o minicik bacaklı adam iğne oldu. Hiç bir şeyden habersiz hastaneye gittik, soyduk, butları öptük ve iğne yaptılar. Her akşam başka hemşire, başka bakışlar ve başka hasta hikayeleri dinledik. Tek şey vardı "Ama ben buna iğne atamam" nidaları hiç değişmedi. Küçük adamım başarıyla atlattı iğneleri.
İlaçlar o kadar çoktu ki takip edebilmek için uygulama indirdim telefonuma. Çünkü hangisini içirdim, hangisi kaç ölçekti, reçete nerede diye aramak, başkası içirecekse anlatmak zor olduğundan bu yolu buldum. Amann bu da bitti :)
Kontrole gittiğimizde ikisininde ciğer seslerin azaldığından emindim ama tek düşüncem Ecem'in sesinin kısılmasıydı. Şımarıklık seviyesi babaanne evinde zirve yaptığından sesi fazla çıkıyor cadının. Bağırmaktan kısıldığını biliyorum da, Burak'ı diş çıkarıyor diye gidip bronşolit olduğunu öğrendiğimden beri ben bunların hastalıklarına inanmam artık.
İlk muayene büyük riskli Burak'taydı. Hemen ciğer sesini dinlemeye başladı doktorumuz. Kadının mimiklerinden analiz çıkartabilecek kadar kadının yüz hatlarını izledim bu ara. "Hiç ses kalmamış." dediğinde sevincimi anlatamam. Mutluluktan ağladım, elimi kolumu koyacak yer bulamadım. Ecem'in de bir şey kalmadığını öğrenince sevincim pekişti. Ses kısılması bağırarak konuşmasıymış. Bizde zaten kısık sesli insanlar olmadığımızdan düşününce normal geldi bana.
Ama ciddi uyarılar aldık.
Eve bir daha virüs girerse Burak'ın hastalığının tekrarlama ihtimali var. Bu yüzden kalabalık ortamlardan uzak duracağız ailecek. Eğer Ecem'in burnu yine akarsa ya da basit bir öksürük başlarsa hemen evleri ayıracağız. Yani yine birbirimize hasret kalacağız. Bu sebeple Ecem'in okul macerası bu senelik bitmiş bulundu. Hoş pek istekli de değildi. İşine geldi. Kısa süreli oyun gruplarıyla devam edeceğiz bu sezona.
Amann! Bizde gezeriz ana kız İzmir'in yazı geldi nasılsa. Koyarım ikisini de arabaya İzmir açık alanları kazan biz kepçe dolaşırız. Haftaiçi etkinlikleri bekleyin bizi geliyoruz.
Onlar iyileşti, keyifleri yerinde ama ben toparlanamadım. Beni yıktı geçti. Yaşadığımız bazı geceler aklıma geldikçe kötü oluyorum. Hastane çantası bile hazırladık tıkanıp acil hastaneye gidersek diye. İkisi de uyuduktan sonra nefeslerini dinliyorum odalarında, kitap okuyorum yanlarında.
Şimdi benim ve Cem'in iyileşme sürecim başlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder