Sayfalar

26 Şubat 2014 Çarşamba

Siyasetin İçinde Olmak Ya Da Olmamak. İşte Bütün Mesele Bu!

Ben anneyim sonrasında süt anne oldum. Gündemden öylesine uzak durdum ki bazı olayları anında takip etmediğimden nasıl olduklarını bilmiyorum.

Hamileyken öyle sinirleniyordum ki karnımda damarlar atıyordu. Siyaseti tartışırken sinirden ağlamaya başlıyordum. Gazeteleri okurken bilgisayara küfürler ediyordum. Her Atatürk'ü ağzına aldığında gözlerimden ateşler çıkıyordu.

 Bir gün birileriyle tartışırken öyle sinirlenmişim ki Ecem içimden tekmelemeye başladı. Deli gibi tekmeliyordu çocuk. Karnımdaki, başımdaki damarlar patlayacak gibi atıyordu. Kendimi lavaboya attım. Zor nefes alıp veriyorum. Aynadaki halime baktım kıpkırmızıydı. Değer mi diye düşünmeye başladım. Eşim beni tüm olumsuz şeylerden korurken benim insanlara sinirlenip bu hale düşmem iyi mi?

Uzaklaşmaya başladım. Televizyon izlememeye karar verdim. Haber saati mümkün olduğunca televizyondan uzak durdum. Onun adını söyleyen, savunan herkesi hayatımdan uzaklaştırdım. Onun gibi düşünen insanları facebooktan sildim. Adamı hayatımdan çıkardım resmen.

Mutlu mesut Ecem'i doğurdum. Sütüm geliyor herşey yolunda. 1 haziran sabahı Akçay'a gittik. Olanları izlememek imkansızdı. Bir ağaç meselesi, memleket meselesine dönmüştü. Artık kimse evde televizyonla kavga etmiyordu. Tencere tava çalıp öfkesini kusuyordu. Herkes çocuk çoluk meydanlardaydı. Ben Akçaydaydım. Emziriyordum. Yani üzülürsem ve sinirlenirsem sütüm kesilir diye korkmaya başladı çevremdekiler. Düşünün nasıl sinirlendiğimi. Akçay'daki küçük grupların yaptığı Gezi eylemlerine katıldım. Yaralanan herkese dualar ettim, iyileşsinler diye. Meydanlara çıkamadım ama meydandakileri dualarımla korumaya çalıştım.

Küçücük memleketimde bile bu kadar coşkulu eylemler yapılıyorsa Taksim'i , Gündoğduyu düşünemiyordum bile.  Sabah yüzümüzü bile yıkamadan Halk Tv'yi açıyorduk. Ecem bile oturup izliyordu olanları.

Eşimin uyarısıyla uzaklaşmaya başladım. Eşim sütüm kesilecek korkusu o kadar çok yaşıyordu ki şirketimiz batsa bana söylemeyecekti.  Bir badem bıyıklı için kızımı anne sütünden mahrum bırakamazdım ya. Daha sakin izlemeye başladım. Kaptırmamaya çalıştım kendimi.

Şimdi ise artık bir şey kalmadı. Ecem 10 aylık oldu. Birlikte sinirleniyoruz televizyon karşısında. Ben sövdükçe ona O da bana eşlik ediyor. Bayrağımızı alıp meydanlara gidip andımızı söylüyoruz.

Bu günlerde korkularımla yüzleşiyorum. Arsız insanların yönetiği ülkemde olacaklar, ona bırakacağım gelecek beni korkutuyor. Atatürk'ün ışığıyla yürüsün istiyorum geleceğe. Ama bir gün okumazlarsa okullarda diye korkmadan edemiyorum. Din, ırk, mezhep, kadın, erkek ayırımını bilmeden büyüsün istiyorum. Ama sürekli gözüne sokula sokula bu ayrım yapılırsa soracağı sorulardan çekiniyorum.

Diyeceksiniz "Okulların öğretmesine gerek yok. Sen öğret." Şöyle bir durum var evden çok okulda vakit geçirecek. Orada öğrenecek, büyüyecek, arkadaş edinecek, hayata hazırlanacak. Belki beni yargılamasına sebep olacaklar.

Seçim yaklaşıyor. İlk defa heyecan vermiyor o sandık bana. Çoğunluktan yana mı olmalıyım yoksa inandığım insana mı vermeliyim oyumu. Kendi fikrimden olan partinin koyun sürüsüne dahil olmak istemiyorum. Yeni, dinamik ve genç birini istiyorum. Hem İzmir için hemde güzel ülkem Türkiye için.

"Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ( Türkiye Cumhuriyeti Devleti ) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak."
                                                                        MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder