Hastalığa ve ateşe rağmen neşeli kuzu. |
Her şey 3 hafta önce Ecem'i kendi doktorumuza kontrolle götürmemle başladı. O gün hiç bir şeyi yoktu. Biraz huysuz ve ağız akıntısı vardı. Dişleri zor çıkarttığı için ona kabahat buldum. Sadece ben değil doktorumuz da öyle. Bir güzel gezdik tozduk.
Ertesi sabah Ecem ateş, öksürükle uyandı. Doktorumuzu aradık. "Normal. Diş çıkartıyordur. Ağız sulaması genzine aktığından öksürük oluyordur. Daha dün kontrol ettik ya. Bir günde bir şey değişmez" dedi. Daha öncede buna benzer bir durum yaşadığımızdan garipsemedim. Doktorumuz rahat, ilaçlara boğmayan ve sakin bir kadındır. Güvenimde tamdır.
O gece hiç uyumadık. Aşırı bir öksürük. Öğürerek, kustu. Çocuk ne uyuyabiliyor ne de uyanabiliyordu. İçi uyuyor ama ciğerleri uyumuyordu. Yüksek ateş. İlaç verdiğimiz an düşüyor. Fakat ilaç etkisi geçtiğinde tekrar yükseliyordu. Bitmek bilmeyen bir burun akıntısı. Sabahı sabah ettik.
Kargalar kahvaltı etmeden aradım doktorumuzu gelmemi istedi. Urla'daydık. Zor geldi o an gitmek İzmir'e. Urla Devlet Hastanesindeki çocuk doktorlarına da güvendiğimden apar topar gittik oraya. Oradaki doktorda muayene etti. Kendi doktorumuzla aynı sonuca vardı. Dişe bağlı ağız akıntısı ve onun eseri öksürük. Balgamı yumuşatsın diye şurup, öksürük ve reflüye dönerse diye mide şurubu verdi.
Rahatladım. Lanet olası dişlerin bizi korkutmak için bulduğu yöntem diye düşündüm. Kendi doktorumuzu arayıp ilaçlarla ilgili onay aldıktan sonra kullanmaya başladım. İlaçların etkisiyle o gece rahat geçti. Ammmmaaaa bizi sabah bir sürpriz bekliyordu. Ecem öksürerek uyandı. Öksürükler kesilmedi ve kustu. Sütü bile zor için çocuğum tekrar kustu. İki gündür hiç bir şey yemiyordu zaten.
Bu arabada giderken ki hali. |
Sabaha yine kusmayla başlayınca hiç bir şey yemeden öğlen etti. Arada az da olsa süt içiyordu. Öğlen zorlana zorlana en sevdiği şehriye çorbasını içirdik. Uykuya rahat dalsın diye süt hazırladık. Sütü içti. Ardı ardına kesilmeyen öksürükler tekrar başladı. Gözleri büyümeye başladı. Kustu. Ama bu seferki farklıydı. Kafasını kaldıramıyordu. Gözleri kaydı. Zor nefes almaya başladı.
O an yaşadığım paniği anlatamam. Hemen eşimi aradım. Bizi almasını Ecem'in çok kötü olduğunu söyledim. Bir kaç yerde okumuştum. Çocukların havale geçirmesi için illa çok yüksek ateşin olmasına gerek olmadığını. Eşim geleseye kadar aklıma gelen senaryoları anlatsam 3 sezonluk doktor dizisi olur.
Doktorumuzu aradım. Acil gelmemizi söyledi. Her zaman gittiğimiz o Urla-İzmir arasındaki yol bitmedi. Doktorun oraya vardığımızda Ecem iyileşti. Nasıl neşeli. Kaydıraktan kayıyor, masada oturup birşeyler çiziyor. Sanki 10 dakika önce ayılıp bayılan çocuk değil.
Muayene sırasında doktor ciğerlerindeki sesi beğenmedi. Bronşları doluymuş. Hemen antibiyotiğe başladık.
Biliyor musunuz bronşit başlangıcı olduğuna sevindim. Mutlu oldum resmen. Aklımda Ecem'in koluna serum takılmış hallerini canlandırmıştım hep. Korkmuştum. Evet ilerlerse kötü olabilir. En azından ilaçları var ve iyileşir.
Annelik en kötüğü düşünme sanatı kesinlikle.
O bir hafta ilaçları içirmek için türlü numaralarla geçti. "AAAA bak dede de içti" "Çapkın da içsin mi şuruptan?"
Çocuk beni şırıngayla gördü mü dedesinin kucağına atıyordu kendini. İşin iyi yanı şurup içmeye alıştı. Tadı en kötü şurupları bile içebilecek kapasitede artık.
Bu arada geçen 9 günde Ecem hiç bir şey yemedi doğru düzgün. Babaannesi kafayı yedi kadıncağız. Ne biliyorsa neredeyse tüm öğünler pişirdi. Şehriye çorbası olmadı mı? Tarhana. Tarhana olmadı mı? Pilav. Yok o da mı olmadı. Börek, çörek, poğaça vs. O bir hafta bizim ev yemek cenneti gibiydi. Çocukların tüm sevdiği yemekler her öğün pişti. Ecem hiç birinden bir kaşıktan fazla tatmadı. Su ve sütle yaşadı.
Zayıfladı. Yanakları çöktü. En kötüsü de hiç neşesi kalmadı.
7. günde kontrole gittik. Dokturumuz anlatmaya başladı.
Bronşiti en başında yakalamamız büyük bir şansmış. Yaniiii bir öksürük ne olacak diye kulak arkası etmemek lazım.
Sigara içilen ortamlarda kesinlikle ama kesinlikle uzak durması gerekiyor. Zaten normalde de o tip ortamlarda bulunmuyoruz. Açık hava bile olsa yan masalarda sigara içen varsa arkamıza bakmadan kaçıyorduk. Şunu özellikle belirti. Sigarayı dışarıda içmiş biri içeri girince dahi Ecem'le aynı ortamda bulunmamalıymış. Üstüne sinen o kokudan bile ciğerleri etkilenirmiş. Bu kadar abartı olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Babasında da kronik bronşit olduğundan bu sene içinde tekrar 2 kez daha olursa kronik olma ihtimali varmış. Çünkü kronik bronşit, astım gibi hastalıklar genetik yatkınlığı olanlar daha çok etkileniyormuş.
Dikkat etmezsek ilerisi belli ya astım ya da zatürre. Yazarken bile içim bir tuhaf oldu. Allah bizden uzak tutsun.
Kalabalık ve hastalık bulunabilecek yerlerde kesinlikle olmamalıymış.
Ne oldu peki biliyor musunuz? Ecem'den bana bronşit geçti. Evde hastalık ortamı yaratmış olduk. Neyse ki az da olsa öksürüğü var. Dünde kontrole gittik. Öksürük geçmek üzereymiş. Son turlarını atıyormuş ciğerlerinde.
Ben ise neredeyse ciğerlerimi elime almak üzereyim. Ne lanet şeymiş bu öksürük. Ecem'in doktoru beni de muayene etti. Ecem'le aynı durumdaymışım. Bir kaç güne kurtuluyoruz. Çok mutluyum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder