Sayfalar

24 Temmuz 2015 Cuma

Mucize'nin Günlüğü: Haftası Mı Kaldı?


Gebeliğin başından beri bir hafta öncesini yazıyordum. Şunun şurasında kaldı son 4 gün hesabını yapamayacağım. Yani öyle hafta hafta yazamam. Heyecanımı paylaşmam, anlatmam, yazmam, söylemem lazım. Arayıp uzun uzun anlatacağım insanlar bitti. "Aman bir çocuğu olacak bıktırdı bizi" demesinler arkamdan.  Heyecanlıyım ve her geçen gün içimdeki heyecanda büyüyor.

Salı günü son kontrolümüz vardı. O gece uyuyamadım hiç. Normal doğum olmayacağından doktorumun "Seni yarın doğuma alıyorum." demesinden endişeleniyordum. Pek diyecek bir doktor değil ama ne olur ne olmaz. Neler duyuyoruz neler?

Sabahın 6'sında uyandım. Elimde olsa giyinip süslenip bekleyeceğim saati. Dönüp durdum yatakta. Eşim kalktı kuşluk vakti çıktık İzmir'e doğru yola. Kahvaltı falan derken saati 11 ettik. Hep öğleden sonra alırdık randevuyu. İyi ki öyle almamışız çatlarmışız herhalde o saatte kadar. 

Ultrason odasına girdiğimde gergindim baya ama çaktırmıyordum. İşte plesantası yaşlandı, bebeğe giden damar yavaşladı, amiyosentez sıvısı az der mi ki demekten kendimi yedim bitirdim. İlk ölçümleri yapıldı. Beyninden geçen akıma baktı. Sorun varsa doğumda var demekti. Ama yoktu. Sonra plesantadan geçen damara bakmaya başladı. O damardan geçen akım az sa plasenta yaşlanması anlamına geliyor. Plesantamız olması gerektiği yaşta çıkınca rahatladım. En kritik olan amiyosentez sıvısının ölçümüydü. Karnımın dört köşesinden bakıyor doktorum miktarının ölçümüne. İlk baktığı cepte boşluk yoktu. "Amanınnn" dedim. İkinci bölüme geçtiğinde güzel bir cep mevcuttu ve sıvı doluydu. 3. bölüme geçtiğinde cepte boşluk yoktu. "Allah! Gidiyoruz doğuma." dedim. 4. bölümde iyi bir cep vardı. Yani 40. haftaya ulaşan bir doğum yaşamam mümkün görünüyordu. 

Doktorumun odasına geçti. "Haftaya pazartesi mi? Salı mı?" dedi. Hiç düşünmeden "Salı." dedim. Bir gün bir gündür. Ne kadar çok içimde kalırsa o kadar sağlıklı ve güçlü doğacak Mucize'm. Bazı detayları aktardı doktorum. Saat 6'dan sonra katı gıda yemek yok. Saat 10 gibi ılık bir duş alacağım. 24'ten sonra da sıvı alımı yapmayacağım. Peki tamamdır. Bu arada en çok dikkat etmem gereken şey Burak'ın hareketleri olacak. Çünkü hareketlerinde bir yavaşlama, olması gerekenden farklı bir durum olursa hemen doktorumu aramam gerekli. Küçük beyimizin başı dertte olabilirmiş. 

Çıktıktan sonra karı koca tuhaf bir sırıtışla gezdik Alsancak'ı. Nereye gideceğimiz belli ama nasıl gideceğimizi bilmeden yürüdük. Kim haber bekliyorsa herşeyi hiç üşenmeden ayrıntısıyla anlatarak habe verdik. 

 Bir kaç gün sonra iki çocuklu bir aile olacağımızı düşünmek uçsuz bucaksız bir dünyaymış gibi bizim için şimdilik. İkinci çocuk kararını biz vermedik ve kendi ayakları üzerinde durmayı ve idare etmeyi seven aslan erkeği verdi. Ve iyi ki de böyle bir karar veripte büyük bir mucizeye imza atarak hayatımıza girdi. 

Yüreklerimiz ağzımızda. 28.07.2015 tarihinde sağlık ve mutlu bir şekilde kucağımıza almak tek dileğimiz. 

Burak, seni herşeyden çok sevecek bir aile olarak bekliyoruz. 

Bu satırları yazarken içimde kıpırdanıyor. Ondan bahsettiğimi anladı. Hergele, doğacak ve üzerimize işeyeceği günleri iple çekiyor herhalde. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder