Sayfalar

27 Ağustos 2015 Perşembe

Lohusa Halleri #4 : Deniz


Ben yaz biterken yazı özlemeye başlayan insanlardanımdır. Yaz, deniz, kumsal... Bu kelimeler beni anlatır.
Haziran doğumlu olduğumdan mıdır bilmem ama deniz benim için başkadır. Bir yere kahvaltıya gidiyorsak mutlaka deniz görmeli. Deniz gören ev -kümes kadar küçük olsada- benim için şatodur. Denizin kenarına gitmeme gerek yok uzaktan dahi görsem rahatlamama yeter. Ona baktım mı bütün üzüntüm dağılır. Orada olduğunu bilmek bile bana yeter.


Burak doğasaya kadar her gün denize girdim ama yetmedi. Allah'ım şimdi kıyısına kadar gidip ciğerci kedisi gibi bakmak zor geliyor. Denize giremiyorum ya bacaklarımdaki kılları bile alasım gelmiyor. Meğersem ben balıklara ayıp olacak diye alıyormuşum yıllardır. 

Havada sanki bana nüspet yapıyor. Öyle ışıl ışıl ki deniz. Beni habire günaha çağırıyor. İçimde "Allah'ım biri bana çarpsada, düşsem." diye dua ediyorum.

Yaşlı teyzeler gibi gidip ayaklarımı sokuyorum, elimle başımı şap şap ıslatıyorum. Hafif yükselip beni ıslattımı "Posedion beni seviyorsun biliyorum." deyip gülümsüyorum. 

Öyle bir yerdeyim ki deniz kıpır kıpır. Öyle berrak ki kerata sinir oluyorum. Ben normalken niye böyle olmuyor ki!!!

 Deniz sürekli göz kırpıp bana "Gellll, gelll. Açelya, 7 Eylül'de herşey için çok geç olacak." diyor. Hipnotize oldum resmen. Yanından ayrılamıyorum. İçimdeki Lohusa Açelya çok evhamlı. Düşecek diye aklı gidiyor. Ama bu sıcakta ne derse desin umrumda değil!

Gün bitmeden yandaki kuduruk çocuklar bana çarpsada düşsem!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder