Sayfalar

6 Eylül 2015 Pazar

Lohusa Halleri # 5 : 40 Biterken Uyku


Sayılı gün çabuk geçtiği gibi lohusalıkta bitiyor. Bir çok şeyi arkada bırakıp sanki başka biri olacakmışım gibi. 


Ben daha Ecem'deki lohusalıktan çıkamamıştım ki Mucize'min geleceğini öğrendim. Hem hamilelik hem lohusalık yaşadım. Şimdi duble lohusalık yaşıyorum. 

Bence lohusalık 40. gün olupta bitmiyor. Bıçak gibi kesip hayata devam edemiyorsun. Kafanda bitti diye düşünürken 2 yaş krizleriyle bir daha dalıyorsun. Tabi arada yaşadığın diş çıkartmalar, ateşli uykusuz geceler, sinir krizleri ve benzerleri, seni girdap gibi içine çekiyor.

Hoş lohusalık ne zaman bitiyor gerçekten bilmiyorum. Daha 'Ohh!' deme fırsatım olmadan ikincisi başladı. Bilenler tam tarih verirse sevinirim. 


Nasıl geçti bu 40 gün diye sorarsanız, heyecanlı, acılı, maceralı ve uykusuz. O kadar uykusuzum ki uykusuzluktan uyuyamıyorum. Kendimi tam sarj olamadığı için sürekli şarjı biten iphone gibi hissediyorum. Bir kere tam dolsam aslında bir kaç gün idare ederim de, işlerden şarjda takılı kalamıyorum. 

Kendimi tam dolduramıyorum. Tam yatıyorum 'Yarım saatte Burak uyanır uyumayayım.' 'Emzirirken kitap en heyecanlı yerinde kalmıştı onu bitireyim.' 'Geç olmuş ama bugünde kahve içmedim. Bir keyif yapayım.' diye diye uykusu kalıyorum. Uykuya ayırdığım zamanı kendime ayıracağım zamandan çalıyormuşum gibi hissediyorum nedense. Çalışırken de böyleydim. Uyku benim için hep ikinci plandaydı.

Aslında iyi de oluyor bu uykusuzluk... Blogun taslaklar bölümü bir sürü -Lohusa Halleri- postlarıyla doldu. Ama sorun şu ki  hiç birini tamamlayamadım. Yazarken uyuyup kalmazsam bu postu tamamlayacağım. 

Saat 3 şuanda hiç uykum yok. 03:02 de sızmış bir şekilde uyuyor olma ihtimalim yüksek. Hoş birazdan küçük prens uyanıp emmek, biraz oynaşmak isteyecek. Ben en iyisi bekleyeyim. Uyuyup uyanınca sersem gibi olup çocuğu ters tutabiliyorum.

Diyeceksiniz ki "Canım sende çok geziyorsun. Az otur da canın sıkılıpta uyu." Yapamam. Çünkü tek o iyi geliyor bana. Onuda yapmazsam ciddi ciddi bunalıma girip, hayattan kopartırım kendimi. Ben kendimi bildim bileli gezerim. Hasta olayım atarım kendimi sokaklara. İyileşip, eve dönerim. Özel bir yere gitmeme gerekte yok öyle avare avare dolaşayım yeter. Sanki kaldırımdaki taşı, bahçedeki çiçeği, hele ki denizi görüyorsam iyileşi veriyorum. Yürümeliyim... Her adımda sakinleşirim, iyileşirim. 

Herkesin kendini mutlu etme yöntemi farklı. Kimi saatlerce uyuyarak kendini sevindirir, kimide benim gibi gezerek. 

Buraya yazdım da uykusuzluktan hiçte şikayetçi değilim. Bu benim tercihim. Yani şuan uyumak yerine bu kelimeleri yazmayı kendi irademle tercih ediyorum. Ecem uyandığında ilk başta bezgin olacağım ama kahvaltı sonrası kendimi toplayıp güne 5 saatlik uykuyla devam edeceğim. 

Çocuklarım (bu çoğul kelimeye daha alışamadım) güvende yanımda uyuyorken kendime kaliteli zaman ayırmış oluyorum. Onları bırakıp, kendime vakit ayırayım dediğimde onları düşünmekten kendimi düşünmeye vakit kalmıyor. (Hoş onları uzaktan düşünmek ve sıcak kahveyi içmekte hiç kötü birşey de değil. ) 

Uykum geldi. İyi geceler.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder