Bu hafta yine Down sendromuyla ilgili sorulara yanıt
arıyorum.
Down sendromuyla ilgili bilgiler ve benim kendi kendime sorduğum
soruların yanıtlarını paylaşmaya çalışıyorum ki Down sendromlu bebeklerini yeni
kucağına almış anneler ya da konuyu merak edenler için tablo biraz daha
netleşsin. Haftaya Ege’yle hayattan kesitlere döneceğim. Ama benim yanıt
vermediğim ve aklınıza takılan bir soru varsa lütfen paylaşın. Çünkü yazarken
fark ettim ki bu konu benim için uçsuz bucaksız bir deniz. Her kelimede içinde
biraz daha kayboluyorum, aklıma bir şey daha geliyor ve beni sonu olmayan
yazılara doğru götürüyor. O nedenle aklınıza takılanları lütfen sorun, ben de
dilim döndüğünce yanıtlamaya çalışayım. Şimdi sorularla devam edelim
müsaadenizle.
Down sendromu tanısı nasıl konur?
Down sendromu tanısı, gebelik sırasında ya da doğum
sonrasında konulabilir. Doğum sonrasında başvurulacak tek bir yöntem var: Kan
tahliliyle kromozom analizi. Doğum sonrasında fiziksel özelliklerinden duyulan
şüphe üzerine Ege ile bizim yaptırdığımız gibi kromozom analizi yaptırarak
kesin sonuca ulaşıyorsunuz. Down sendromlu bir çocuğunuz varsa en çok
duyacağınız soru: “Hamilelikte belli olmamış mıydı?” Ege grip olduğunda bile
gittiğimiz çocuk doktorları bunu mutlaka bir soruyorlar. Ben alıştım artık,
Down sendromlu bebeklerini yeni kucağına almış annelere de tavsiyem bu soruya
bir an önce alışmaları. Zira epey çok duyacaklar.
Hamilelik esnasında ise yapılan bazı testlerle bunu
öğrenebilmeniz mümkün. Hamilelikte yapılan iki tür test var. Bunlardan biri
ülkemizde hemen hemen tüm hamilelerin geçtiği tarama testleri. Diğeri ise
tarama testinin riskli çıkması hâlinde başvurulan tanı testleri.
Tarama testleri, adından da anlaşılacağı gibi aslında bir
risk olup olmadığının taramasıdır. İkili, üçlü, dörtlü tarama testi olarak bilinirler.
İkili denmesinin sebebi anneden alınan kanda iki değere (Beta HCG ve PAPP-A)
bakılmasıdır. Üçlü testte üç farklı değere (AFP, HCG, UE3)
bakılırken dörtlü testte üçlüdekilere bir değer (Inhibin A) daha eklenerek
kanda incelenen parametreler dörde çıkar. Hamileliğini hafta hafta takip eden
anne adayları için tarama testi haftaları büyük önem taşır. İkili tarama,
gebeliğin 11-14. haftaları, üçlü tarama 16-20. haftaları ve dörtlü tarama da
14-20. haftaları arasında yapılır. Tarama testlerinde yapılan kan tahlillerinin
yanı sıra bebeğin ultrason görüntüsü incelenir. Ultrason görüntüsünde dikkat
edilen en önemli hususlar bebeğin ense kalınlığı ve burun kemiğidir. Down
sendromlu bebeklerde ense kalınlığı normal değerlerden daha fazla olabilir.
Burun kemiği ise ya çok küçüktür ya da yoktur. Tüm bu hususların incelenmesiyle
birlikte tarama testi sonucunuz size bebeğinizin Down sendromlu ya da Edwards
sendromlu (Trizomi 18) olma ihtimalinin oranını verir. Bebeğinizin kaçta kaç
ihtimalle bu sendromlardan birini taşıdığına dair bir fikir verir. Tarama
testlerindeki sihirli rakam 1/250’dir. Yapılan çalışmalar 1/250’yi sınır kabul
etmiştir. 1/250 demek bebeğinizin bu durumlardan birini taşıma ihtimalinin
250’de 1 olduğu anlamına gelir. Test sonuçlarına bakarken genellikle yüksek
rakamlar gözümüzü korkuturken bu testlerde rakam ne kadar büyükse bebeğinizin
Down ya da Edwards sendromlu olma riski o kadar az demektir. Bu yüzden tarama
testlerinde 250’den küçük olan her rakam riskinizin fazla olduğunu gösterir.
İkili Tarama
|
Üçlü Tarama
|
Down Sendromu yaşa göre risk: 1/668,
Down Sendromu biyokimyasal risk: 1/1016
Down sendromu kombine risk: 1/5980
|
Down sendromu biyokimyasal risk: 1/2739,
Yaş riski:1/1111.
|
Benim ikili ve üçlü tarama sonuçlarım
“Hamilelikte belli olmamış mıydı?”dan sonra çok sık olmasa
da duyacağınız sorulardan biri de “Senin test sonucun kaç çıkmıştı?”
olabiliyor. O yüzden sadece fikir vermesi adına yukarıda benim test sonuçlarımı
görüyorsunuz. 250’den küçük rakam yok gördüğünüz gibi. Ama oğlum Down
sendromlu. Demek ki neymiş? Bu testlerin sendrom risklerini gösterdiği kadar
yanılma olasılığı da MEV-CUT! Sonuçları 250 ve büyük çıkan anne adaylarına
bebeğin ultrason incelemesinde de bir sıkıntı tespit edilmezse genellikle başka
bir tetkik önerilmiyor. Test sonuçlarınız 250’den daha küçük çıkarsa ne
yapılıyor peki?
İşte o zaman devreye tanı testleri giriyor. Bunlar;
amniyosentez, CVS ve kordosentezdir. Genellikle ikinci trimesterde yapılan
amniyosentez, bebeğin içinde yüzdüğü sudan örnek alınması ve bunun incelenmesi şeklindedir.
Amniyosenteze göre daha erken yapılan CVS’de ise plasentadan hücreler alınır ve
bunlar incelenir. Kordosentezde ise kordondan alınan kan incelenir. Bu
işlemlerin hepsi beraberinde az da olsa düşük riski taşır. Bununla beraber tarama testlerine göre tanı
koyma konusunda daha başarılıdırlar.
Bir de son dönemde yalnızca anneden alınan kanın yurtdışında
incelenmesi şeklinde yapılan testler vardır. Bu testlerin doğruluk oranının da
tanı testleri kadar yüksek olduğu söylenmektedir. Son olarak tarama testi
sonuçlarının çoğul gebeliklerde güvenilir olmadığını da belirteyim.
Down sendromlu bireylerde görülen ortak fiziksel özellikler nelerdir?
Down sendromlu bireylerin genetik yapılarındaki farklılık
vücut yapılarında da bazı farklılar olmasına yol açmaktadır. Bunlar,
·
Kas gücü zayıflığı
·
Küçük burun ve düz yüz hatları
·
Çekik gözler
·
Kulakların normalden daha düşük bir seviyede
bulunması
·
Küçük parmakta iki yerine tek eklem bulunması
·
Ayak başparmağı ve ikinci parmak arasındaki
mesafenin biraz daha fazla olması
·
Ellerin küçük, parmakların kısa olması
·
Avuç içinde tek çizgi olması (Simian çizgisi)
·
Ağzın küçük olması nedeniyle dili dışarı
çıkarmaları
Böyle alt alta yazınca ufacık tefecik içi dolu turşucuk bir
insan betimlemesi gibi görünüyor olabilir. Bu belirtilerin bazıları ya da
tamamı sizin çocuğunuzda görülebilir. Ege’de biraz biraz hepsinden var gibi, ikisi
hariç: avuç içinde tek çizgi bulunması ve küçük parmakta tek eklem bulunması.
Down sendromlu bir bebek gören tüm doktorların önce bir avuç içine bakmasının
sebebi bu. Bu çizginin tek başına varlığı ya da yokluğu aslında hiçbir şeyin
göstergesi değil. O yüzden buna bakılması anlamsız biraz. Ama meraktan
bakılıyor. Bu fiziksel özellikler, Down sendromlu bireylerin yüzlerinin
birbirine benzemesine yol açabiliyor. Düz yüz hatları, küçük burunları,
kaşlarının birbirine biraz daha yakın olması benzer yüzlere sahip olmalarına
sebep oluyor. Bebeklikte yüz hatları tam oturmadığından çok belli olmasa da
ileri yaşlarda bu tipik yüz şeklini ayırt etmek daha kolay olabiliyor.
Bu genel geçer fiziksel özelliklerinin yanı sıra Down
sendromlu bebeklerin bazılarında göbek deliği biraz çıkık olabiliyor. Zamanla
içeriye girip yerine oturabiliyor. Ayrıca ciltleri genellikle kuru oluyor.
Dokunur dokunmaz o kuruluğu hissedebiliyorsunuz o yüzden sıklıkla
nemlendirilmesinde fayda var. Kas gücü zayıf olduğu için yeni doğanlarda
emmeyle ilgili de sıkıntılar yaşanabiliyor.
Down sendromunun beraberinde getirdiği hastalıklar nelerdir?
Down sendromu vücudun fiziksel yapısını etkilediği gibi
çalışma mekanizması üzerinde de etki yapabiliyor. Beraberinde getirdiği bazı
hastalıklar var. Bu nedenle bebeğinize Down sendromu tanısı konur konmaz bu
hastalıkları da taşıyıp taşımadığını öğrenmeniz eğer taşıyorsa gerekli tedaviyi
sağlamanız çok önemli. Bunların kimisi ilaçla ya da beslenme şekliyle
çözülebilirken kimisi için ameliyat gerekebiliyor.
Kalp hastalıkları
Hipotiroidi (Tiroid bezinin yavaş çalışması)
Mide, bağırsak ve sindirim sistemi hastalıkları
İşitme problemleri
Görme bozuklukları
Obezite
Çölyak hastalığı
Uyku apnesi
Bağışıklık sisteminin zayıflığı
Demans
Lösemi
Diş yapısıyla ilgili bozukluklar
Otizm
Alzheimer (İleri yaşlarda)
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Bunların biri ya da birkaçı çocuğunuzda görülebilir ya da
hiçbiri de görülmeyebilir. Önemli olan, bebek doğar doğmaz yaşamını ya da
gelişimini tehdit eden bir durum söz konusuysa buna müdahale edilmesidir.
Sonradan ortaya çıkabilecek sıkıntılar da olabilir. Bu nedenle çocuğunuzun
sağlık kontrollerini aksatmadan, düzenli şekilde yaptırmanızda fayda var. Örneğin, obezite doğuştan gelen bir sıkıntı
değildir. Ancak Down sendromlu bireylerin çocukluk ve yetişkinlik dönemlerinde
obez olma olasılıkları diğer kişilere göre daha fazladır. Bu nedenle
beslenmelerine ayrıca özen gösterilmesi iyi olur. Çocukluk çağı kanserlerinden
lösemi de Down sendromlu çocuklarda daha sık rastlanan bir problem. Ancak
ilginç olan, Down sendromlu çocukların lösemi tedavisi sonrası iyileşme oranının
da mutluluk verici şekilde yüksek olması. Down sendromuyla birlikte otizmin
görülme olasılığı da var. Kabızlık yine Down sendromlu çocuğu olan annelerin
sıklıkla karşılaşacağı bir durum. Bazen epey sıkıntılı olabiliyor. Çocuğunuzun
beslenmesine probiyotiklerin eklenmesi bu anlamda fayda sağlayabilir. Down sendromlu
kadınlar, üreme açısından çok fazla sorun yaşamazken Down sendromlu erkeklerin
hemen hepsi infertil.
Gelişim açısından bakıldığında ise Down sendromlu çocuklar
yaşıtlarına göre daha yavaş gelişim gösterirler. Kilo ve boy artışları daha
yavaştır. Down sendromlu çocuğunuzu takip eden çocuk doktorunun Down sendromlu
çocuklar için özel olarak hazırlanmış büyüme çizelgeleri üzerinden gittiğine emin
olun. Yoksa çocuğunuzun çok yavaş büyüdüğünü düşünerek üzülebilirsiniz. Sağlık
kontrolleri ve büyüme çizelgelerine Down Türkiye’nin sayfasından
ulaşabilirsiniz: http://www.downturkiye.com/saglik
Gelişimdeki bu yavaşlık bilişsel gelişim ve algı açısından
da geçerli tabii ki. Daha yavaş ve daha çok tekrarla öğreniyorlar. Dil gelişimi
de daha geç oluyor ve konuşmanın akıcılığı ve anlaşılırlığı konusunda
sıkıntılar yaşanabiliyor. Ama çok güzel, yerinde konuşan Down sendromlu gençler
de tanıdım. Tüm bunlar için elbette ki uygun eğitim almaları şart!
Tüm bunları arka arkaya yazınca çok karamsar bir tablo gibi
görünüyor olabilir. Ama emin olun değil. Sağlık problemleri elendikten sonra geriye
eğitime eğilmek kalıyor. Sevgi, ilgi ve doğru eğitim bizim çocuklarımız için
anahtar kelimeler.
Baştan sona olasılıklarla dolu bir yazı oldu bu haftaki.
Olasılıkların yanından bile geçmeden kesin olan tek bir şey var ki ister Down
sendromlu olsun, ister başka bir özel ihtiyacı olsun, isterse tipik gelişim
gösteren bir çocuğunuz olsun evlat, başka bir aşk! Evlat deyince sanki tüm
dillerde, tüm zamanlarda, tüm mekânlarda yankısı aynı!
Ege’nin Annesi
Nur
NOT: Titizlikle
araştırarak yazmama rağmen eğer ki unuttuğum ya da atladığım bir husus varsa
affola!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder