Son bir kaç aydır bu günlerin hayalini kuruyordum. Koca yurtdışına gidecek, Akçay'da günümüzü gün edecektik Ecem'le. O anananeye dedeye doyarken ben kendimle kalacaktım.
Sabah uyanıp kordonda uzunnnnn bir kahvaltı. Her gün başka şekilde; bir gün kahvaltı tabağı, bir gün böreklerle dolu tabak, bir gün simit poğaçaya boğacaktım kendimi.
Kordonda dolaşıp sokağa atılmış kedinin, köpeğin fotoğrafını çekip instagrama koyup "Ne şeker di mi?" yazacaktım. Akan suyun resmini çekip "Böyle denizden tatlı su akan yer varsa gösterin!" deyip memleketi mi övecektim.
Öğlen eve dönüp, Ecem'le bir iki oynayıp, özlemimi giderip kendimi tekrar sahil kenarına vuracaktım. Oradan bir yerden kaçak wifi çekip yazılar yazacaktım. Manzaraya karşı iç geçirip koca da uzakta olduğundan şiirler yazıp kendi kendime romantizmin derin sularına dalacaktım.
Akşamüstüne doğru kardeşimle buluşup İzmir'de yapamadığım alışverişi, harcayamadığım paraları harcayıp, kendimi hafifletecektim. Göbeğimin ne kadar büyüdüğünü ve aslında ben bu bedenenin insanı değilim deyip kendimi diyet yapmalıyım diye motive edecektim. Sonrasında kilolardan bunalıma girip Burger King'e gidip kendimi hamburgere, patatese, soğan halkalarına vuracaktım.
Dostlarla buluşup eski geyikleri çevirip yerli yersiz gülecektim. Arada bir duygusala bağlayıp sarılıp ağlayacaktım onlara. Bekarlara "Ayyy evlilik çok güzel şekerim", çocuksuzlara "Annenin kendini hazır hissetmesi önemli.", yeni doğum yapanlara "Emzirmek, dünyanın güzel şeyi. Bu keyfi kendinden mahrum etme.", çocuğu büyümüşlere "En iyi korunma yöntemi, çocuk yapmak. hahahahihih" diyecektim. Yetmedi mi? Kocaların dedikodularını yapıp egolarımızı tavan yapacaktık.
Annemin günlerine gidip, teyzeler kızla ilgilenirken ben kısırın, salatanın tadına bakıp, son Akçay dedikodularını birinci ağızdan dinleyip "Aaaaa, cık cık, bak sen şu işe." deyip içimden kıs kıs gülecektim.
Vizyonda ne kadar film varsa hepsine gidip, kendimi sinema komasına sokacaktım. Tuzsuz patlamış mısıra verdiğim parayı acıyıp, İzmir'deki fiyatları hatırlayıp arada bir orta boy mısır daha alacaktım. Yanıma birini bulamazsam tek başıma gidip İzmir'e ilk gittiğim zamanları hatırlayıp ağlamaklı olacaktım.
Ecem'le bomboş Akçay sokaklarının keyfini sürecektim. Hiç bebek arabasını kullanmayıp, sokaklarda yakalamaca oynayacaktım. Kordonda kahvaltıdan artanları kediler köpeklere yedirecektik. Onun poz verdiği instagrama koyup "Keyfi yerinde kuzumun." yazacaktım. Akçay yollarında özgürce koşup oynayacaktık.
Ne mi oldu? Ecem hastalandı. Bütün hayat durdu ikimiz için. Daha vaktimiz var. Yapacağım bu yazdıklarımı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder