28 Şubat 2014 Cuma

Kardeşim Candır Can

Aramızda 5,5 yaş var. Abla olmak zor zanaat. Sabırlı olmak, sakin, kendi canının yandığından çok onun canının yandığını düşünmek gerektiriyor.




Saçımı çekerdi sürekli. Canımın çok yandığını hatırlıyorum. Ama ona asla vuramazdım. Annemi beklerdim onun elinden beni kurtarsın diye. Bir kaç kere kafamı yarmışlığı vardır. Kafamın kanamasına rağmen ağlamakla yetindim sadece. Yine hiç bir şey yapamamıştım.  Annemin biraz bir şeyler yaptığını hatırlıyorum.

Küçükten ayakbağı gibi gelirdi bana. Heryere benle gelmek isterdi. Bütün arkadaşlarım ya tek çocuk yada küçük kardeşti. Hiç sorumlulukları yoktu. Benim sorumluluğum vardı. Düştü mü diye bakmak, geride kaldı mı onu beklemek, salıncakta kafasını yarmamasını sağlamak gibi. Büyük yük gibi geliyordu bana. Sonra bir canı yanıyordu ondan çok ben ağlıyordum. Bir kere salıncakların arasında koştururken kafasına salıncak çarpmıştı. Burnu yüzü gözü şişmişti. Hiç umursamamıştu. Bende ona bir şey oldu diye saatlerce ağladım.

Zamanla büyüdük yaş farkı o kadar çokmuş gibi geliyordu ki bana anlatamam. İnatlarımız çakışıyordu. Ben abla olduğumdan otoritemi kuruyordum. İnat yarışlarında o haklı olsa bile ben kazanıyordum. Annem yada babam bize kızdığında ikimiz birbirimize sarılıp ağlıyorduk. O çok ağlıyorsa ben ağlamıyordum ona sarılıp sakinleştirmeye çalışıyordum.

Büyüdük, büyüdük. Yaş farkımı hiç kalmadı. Ben İzmir'e yerleştim. Özlem girince ikimizin hayatına 5,5 yaş kalkı verdi aramızdan. Her şeyi konuşabilen, birbirimizi annemize ispiyonlamayan arkadaş oluvermiştik. 1,5 sene birlikte yaşadık. O ikinci öğretim olduğundan çok birbirimizi göremedik ama geç saatte onu öpüp yatmak güven veriyordu bana. Sorumluğu bende olduğundan uyuduğunda gece bir kaç kez üstünü örttüm, yaşıyor mu diye kontrol ettim.

Yaş farkımız yok olduğundan bazende o benim ablam oldu. Akıl verdi. Omzuna kafamı koyup ağladım. O benim sorumluluğumu taşıdı. Çoğu zaman benden daha güçlüdür. Kararları nettir.


Çok çekmiştir benden. Ayağım 2,5 ay alçıda kaldı söylene söylene bana baktı. Evlendim. Evimin tadilatı oldu. En pis işler o varken yapıldı. Evden molozlar taşıdı. Tozları arındırmak için çok çabaladı. Doğum yaptım. Tüm gün yanımda bekledi. O saatlerce süren sancılarda hep yanımdaydı. En sonunda kovdumda öyle gitti. Kız doğdu. Çilesi daha büyüdü. Çünkü tektim birtek benle uğraşıyordu. Şimdi iki taneyim. Ecem'le bana bakıyor. Bazı zaman saatlerce söyleniyorum başka şeylere acayip gaz veriyor. Ailemizdeki adı Katya. Evde devamlı benim işlerimi yaptığından bu adı taktık. Hatta bazen öyle yüzsüzleşiyorum ki  "Bak ben ne çok iş yapıyorum görüyor musun?" diyorum.

Birlikte her şeyi yapmaktan zevk alıyoruz. Saatlerce uzatabileceğimiz geyikler, anneyi sinir etme çabaları, Supernatural (Belki bu dizi iki kardeşi anlatıyor diye çok seviyoruz.) korkarak da olsa izlemek, son sıralarda Merhamet dizisini izlerken whatsapptan her repliğin üzerine yorum yapmak, alışveriş, fotoğraf çekmek, dedikodu yapmak, yemek yemek (özellikle Burger Kingte hamburger yemek), aynı kitapları okumak ( Bilhassa Pucca'yı). Daha sayarım da insan olarak yaptığınız ne varsa onların hepsini birlikte yapmak müthiş bir his ikimiz için.

Ne biliyim şimdi yine bir şeyler değişiyor ikimizin hayatında. Başka aileler kuruyoruz. Dahada büyüyoruz. Sorunlarımız kendi dertlerimiz olmaktan çıkıp bizim dertlerimiz oluyor. Bu yeni değişime karşı önemler alıyoruz. "Onların herşeyi bilmesine gerek yok." Sözler veriyoruz başka abla kardeş kavgalarına şahit olduğumuzda. "Biz asla böyle olmayacağız." "Bizim bağımızı kimse bozamaz çocuklarımız bile" gibi. Geyik sevdiğimizden bunları da uzatıp gidebiliriz.

Buradan ileri ki halimize sesleniyorum. Eğer birileri yüzünden kavga edip küserseniz, en mutlu gününüzde birbirinizin burnunuzdan getirirseniz bipppppp! Ona göre yani!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...