27 Ocak 2014 Pazartesi

Bebek Sidik Yarışlarına Hoşgeldiniz

Hamile kaldım ve bu yarış başladı. Hamilelikte sidik yarıştıran hamileler kozalarında çıkıp ömürleri boyunca sidik yarıştırıcı anneye dönüyorlar. Sinir oluyorum, deliriyorum. Ne kadar kaçsam da burnumun dibinde bitiyor. Kafamı çevirsem orada bir tane sidik yarıştırıcısı bir anneyle karşılaşıyorum. Yapmayacağım dedikçe kendimi konun içinde buluyorum. Hatta hırslanıyorum bile.

Hamile kaldım. "Midem çok bulanıyor. Hiç bir şey yiyemiyorum" diyorum. Hemen yanımdaki hamile yada daha önceden hamile sidik yarışçısı olan "Ben su bile içemiyorum" diyor. "Tanrımmmmm" diye çığlık atıyordum içimden. Aradan daha bir kaç gün geçiyor. Ben hala beyaz ekmeğe talim ederken, bana çen çen konuşan hamileyi bir görüyorum yağlı tabağın dibini sıyırıyor. Şeytan diyor ki çarp suratına dediklerini "Hani kız bir bok yiyemiyordun ne oldu? Bir günde mi bitti mide bulantısı? Sihirli değneğin mi var biip!?" Kabul ediyorum şeytana uymadım değil. Çok kibarca laf çarpıttım kabul ediyorum. Hİhiaahoohaaa!!

Bir süre sonra bulantılar bende uzun sürdüğünden kilo muhabbetine geldi konular. "Kaç kilo aldın kaç?" "İşte 7 aylık olduk daha 6 kilo aldım" diyorum. "Eee kusuyorsun hep almazsın". Almayayım diye götüm çıkıyor benim. Her saat başı ofis içinde 10 dakika mekik dokuyorum. Akşamları bisiklete biniyorum 40 dakika . Yememden de kesmek istemediğimden yapıyorum bunların hepsini. Hatun benim kusmama bağlıyor. Deliriyorum kendisi olmuş fıçı gibi, sanırsın bütün sabah sahilde koşuyor da kusmadığından kilo almış. Belim ağrıyor, şuram kopuyor deyip kocasına naz yapacak diye yatmış olmuş dünya kadar bana laf sallıyor.

İşte başlıyor bebek sidik yarışları, "Bu ay kaç kilo almış seninkisi? Ayında mı gidiyor? Hımmmm anladım geri mi yani?. Allah'a şükür hamileyken kızım hiç geri gitmedi ne de ileri gitti. Hep tam haftasındaydı. Bunu dedikten sonra bende hemen olaya kaptırıyorum kendimi "Çok hareketli bir görsen, karnımın dışarıdan belli oluyor hareketleri" diyorum. "Hıhı tabi öyledir" diyor. Aha o şeytan tekrar geliyor al yol, başını kafasını karınına karnına sürt kıvılcım çıkart diyor. Ama ben sakin bir hamileyim gülme krizlerine giriyorum o kadar.

Hadi bebek doğuyor. Bu sefer " Aaa küçük doğmuş ya bu?" Sanki ben demişim "Bir fil yavurusu doğuracağım da kızı görünce şaşıyor." Lohusayım kafaya taktım bir ara. Sütüm mü yetmiyor mu acabaya kadar uzattım konuyu kafamda. Sonra bir baktım o da sidik yarıştırıcısı bir anne. Kendi çocuğu 5 kilo doğmuş çocuk geleceğin şeker hastası adayı benim küçümenime laf sallıyor.

Sonra bebekler gelişmeye başlıyor. Ecem'in yüz üstü fotoğraflarını koyuyorum internette, ellerinin üstünde duruyor. Hemen yorum geliyor "Aaa emeklemesi yaklaşmış" diyor. Bende teşekkür ediyorum. 10 dakika geçiyor geçmiyor kendi bebeğinin fotoğrafını koymuş aynı pozisyonda fark var bizimkiyle bebeğin kafası yerden bile kalkmamış benden yorum bekliyor. Görmemezlikten geliyorum. Ne yazayım ki?

Ecem hareketli bir bebek. 5 aylık emekledi, 6 aylıkken sıralamaya başladı. Bende "Bu gidişle 7 aylık falan yürür" dedim bir yerde gülüştük. Kızımı gördü 8 aylıkken " EE bu yürümemiş hani yürürdü" diyor bana. Allah'ım hayatında görmüş mü müneccim anne ne biliyim ben ne zaman yürüyeceğini benimki sadece yorum. Valla çok yürüsünde istemiyorum şimdi bile her bir yeri karıştırıyor. Sonra anlatıyorum yürümedi daha diye bebeği erken yürüyen bir erişkin bebek yarıştırıcısı "A! Bizimkisi bundan hareketliydi" diye. Anam bilmesem çocuğun bebekliğini yutacağım da dediğini sökmedi yani bana. Ama ben sakin bir anneyim içimden sövdüm sövüştürdüm. Şu şekilde "Bu uyuşuk anne bile yürüyebiliyor bende yapabilirim" demiş bebek ve ayaklanmış. Annesinden daha becerikli olduğunu kanıtlamış.

Bir yerde konuşuyoruz Bir çok anne var ortamda birde anne adayları. "Ecem anne baba diyor. Hemde gözümün içine baka baka" İçim gidiyor öyle dediğinde sevincimi anlatmaya çalışıyorum. Hemen aradaki sidik yarıştırıcısı anne atlıyor "Mümkün değil." diye. Yavv kardeşim niye bozuyorsun benim mutluluğumu? "He he" desen olmaz mı? Bu arada Ecem gerçekten yanıma gelip "Anne" diyor. Çünkü o gıcık dediğinden beri takip ediyorum bu kadar denk gelemez mümkün değil. Birde bir tek ben farketmiyorum. Etrafımdaki herkes diyor.

Bazı anneler var gerçekten kızımı nasıl yönlendirmem gerektiğini anlatıyorlar. Ama oldukça azlar. Bu arada bu sidik yarıştırıcı anneleri de çok seviyorum. Belki bende farketmeden yapıyorumdur. Yaparsam uyarım haa "Bak yine sidik yarıştırıcısı anne oldun" diye.

Bunun daha yazı yazması, okuması, orta okulu, lisesi, üniversitesi, işi, kocası  var. Ömür böyle geçmez "Benim ki bunu yapıyor ya seninki?" demekle. Yapmayalım bunu anneler yapmayalım çocuklarımıza yazık. Birbirlerinden nefret edecekler valla.




21 Ocak 2014 Salı

Bir Yeraltı Örgütü: Süt Annelik

Arkadaş baya gizli kapaklı iş yürütüyormuş gibi hissediyorum kendimi. Birilerinin süt arayışını ya da süt vermek isteyişini paylaştığımda geriliyorum.

Süt annelikle ilgili yazılara yazılan yorumları gördükçe şaşırıyorum. Süt kardeşlik, sadece evlilikler üzerine kuruluymuş gibi düşünülmesi beni ürkütüyor.

Aynı anne babadan değilse bir kızla bir erkek gibi kardeş gibi büyüyemezlermiş sanki. Normal aslında kızlı erkekli aynı evde oturanlar grup seks yapıyorlar denilen bir ülkede yaşıyoruz.

Aklımda bir sürü yapmak istediğim şey var. Çalmak istediğim kapı, derdimi anlatmak istediğim insanlar var. Ama çekiniyorum. Sanırsın kötü bir teklifte bulunacakmışım gibi hissediyorum. İlk zamanda öncü anne aradı beni. "Aman dikkatli ol" dedi. Tamam olayımda istediğim gibi olmuyor ki hiç bir iş.

Ben eski Türklerin yaptıklarından başka bir şey yapmıyorum ki. Diyorum ki
"Sen süt arıyorsun gel buraya. Seninde sütünü mü vermek istiyorsun sende gel. Kaynaşın bakalım. Tanışın. Olabiliyorsanız birbirinize yardımcı olun." Bu kadar yani. Demiyorum ki "Senin sütün bol vereceksin arkadaşşş başka sansın yok!"

Ama anlamıyorlar. Hemen "Sen biliyormusun ne yaptığını?" Evet biliyorum çünkü ben süt anneyim. Peki sen biliyor musun süt annelik nasıl bir his? Ayrıca o çirkin mamaların nasıl koktuğunuda biliyorum. O biberonların temizlenmediğini de biliyorum. Hiç bir streril makinasının o sağlıklı denen plastikleri streil edebileceğini düşünmüyorum.

Soruyorum sütü olan anne var mı diye bir sitede. Altta konuşuyor anneler, tartışıyorlar. Gayet normal birbirimizi bilgilendirmek için var bir çok anne sitesi. Ama bir kaç sebepten dolayı sorum bir anda kaldırılıyor. Sebebini sorduğumda "Biz size mail attık gelmedi mi?" deniyor. Gelmedi. 3 gündür bekliyorum gelmedi.

Evet çok hassas bir konu süt annelik tabi ki takip edilmeli. Hiç bir nokta atlanmamalı. Herşeye kabul. Ama bunu gizli kapaklı yaptırtmayın insana. Bu kadar korkmayın sütünüzü birine vermekten, korkmayın başka bir annenin sütünü çocuğunuza vermekten. Dikkat edelim, birbirimizi tanıyalım, kaynaşalım ve kocaman bir aile olalım.

Ben süt kızımla kocaman bir aileyim. Hayatına yapıştım beni istemezse bir gün o gün "Sütümü içtin" der sıkı sıkı sarılırım ona. Asla bırakmam. Olabiliyorsanız sizde olun işte. Kurallara uygun bir şekilde her şey mümkün zaten. Kati yasak değil ki. Sadece kuralları var.  Sadece bize okuyan,bileni cesur anneler gerekli o kadar.


Sevgilerle,

Süt Anne.

16 Ocak 2014 Perşembe

Anne Olmak Korku Getirdi

Korkak biri değilimdir. Endişeli hiç değilim. Hatta cesur da değilim. Panik biriyimdir. Değişik de değilim. Herkes gibi biriydim. Taki anne olana kadar.

Korkak oldum. Ama bir o kadar da cesurum. Doğum yaptım. Suni sancı bana mısın demedi. Hiç korkmadım çok cesurdum. 

Ecemi kucağıma verdiler. Kucağımda tutmaktan hiç korkmadım. Bir yerini incitirmiyim diye düşünmedim. Cesur hareketler bile yaptım. Ki ben hiç bir bebeği kucağına almamış biriyim. Kuzenimin kızını kucağıma vermişlerdi kendimi o kadar çok sıkmıştım ki 3 gün kollarım ağrımıştı.

Emzirirken, canımın yanmasına, meme başındaki tüm acıya rağmen onu emzirmekten hiç vazgeçmedim. Ani bir şekilde ek gıdaya geçtik. Hiç korkmadım pütürlü gıdalar vermekten. Elim onun üzerinde olduktan sonra o küçücük ağzının içinden her şeyi alabilecek kadar cesurum. Yemeği yedirirken tıkanırsa hiç korkmadan müdahale edebiliyorum. Hatta koca lokmayı ağzından çıkardıktan sonra yemeğime kaldığım yerden devam ediyorum. Yanımdakilerin gözleri korkudan yerinden fırlıyor.

İlerde düşmesinden, kafasını gözünü yarmasından korkmuyorum. Ben ki kan görünce tüm dünyası sararan ve olduğu yerde kalan biriyim. Söz konusu Ecem olduğunda kaplan kesiliyorum.

Ama şimdi başka şeylerden korkmaya başladım. Bana bir şey olursa Ecem yalnız kalırsa diye. Mesela yılbaşı akşamı kızımı, babaane ve dedeyle evde bıraktık. Dışarı çıktık. Çok rahatım ama aklım onda. Biliyorum benden daha iyi bakacaklar. Onlarla ilgili hiç bir şüphem yok. Yılbaşı akşamı ya sarhoş bir şoför bize çarparsa diye heyecan yaptım. Yanımızda dikilen sarhoş adamlardan korktum. Bir şey olur da kavga çıkartırlar diye. Dilek fenerlerini uçurduk. Eşim çakmağı çok yaktı. Ona bir şey olur diye korktum. Ona bir şey olursa biz ne yaparız diye endişelendim. Böyle uzadı gitti. Eve gittiğimde onu görünce tekrar o kaplan içime girdi. 

Eşimde de aynı durum var. Hatta o kızın yanında benim rahatlığımla rahatlıyor. Trafikte sürekli kavga eden, kendisine taksicinin levye fırlatmışlığı vardır. Hızlı araba kullanan biridir. Otobanda son ses müzikle, deli gibi hız yapardık. Şimdi otobanda bile 100 geçmiyor. Biz yanında olmuşuz olmamışız farketmiyor. Hatta türk sanat müziği dinliyor hız yapmasın diye. 

Biz öyle bir çifttik ki, ben Ecem'e bir günlük hamileyken paraşütle atladık. Yükseklik, hız, deprem, sel,trafik canavarları bizi korkutmazdı. Şimdi her şeyden korkar olduk. 

Yine büyük korkularım var. Hamileliğim ve emzirme dönemim boyunca memedeki fibrodenomla uğraşıyorum. Bir günde sütümü kesmek zorunda kaldılar. Çok acılar çektim, canım yandı, anne kız birbirimizden çok uzak kaldık. Hatta korktum Ecem beni bir daha sevmez diye. Yazmıyorum buraya. Hepsi bitsin öyle yazacağım demiştim kendi kendime. Çünkü yazmak beni dahada önemsetiyor. Ama bugün biyopsi yapıldı. Her türlü riski taşıyormuşum. Yaşım 30 olmuş, meme yapım bozulmuş, fibrodenom etrafında farklılık gösteren proteinler varmış. Daha öncede fibrodenom yüzünden ameliyat oldum hemde 3 kere. Diş çekimi diye tabir ediyordum. Takii kızım doğana kadar. Şimdi çok korkuyorum. Kanser falan olacağım diye değil onu bir süre kucağıma alamayacağım diye.

14 Ocak 2014 Salı

Diş Buğdayı Partimiz


Bazı günler vardır ya kelimeler yetmez anlatmaya yaşaman lazım dediğimiz. Ecem'e yaptığımız diş buğdayı işte böyleydi. En azından benim için. Diş buğdayı partisi için büyük bir hevesle ağrılı sancılı da olsa o Madam Dişleri bekledim. "Ay yılbaşı geçsin." "Annemler biraz torunlarını özlesin" derken 11/01/2014 tarihi geldi çattı. Ayrıca bu tarih bizim için çok önemli, kocamın bana evlenme teklifi ettiği gün. Ecem daha portakalda vitaminken bile tarihin anlamı vardı.


Benim için kelimelerle tarif edemeceğim diş buğdayı partimizin resimlerle tarifi. Hazırlıklarımı yarın paylaşacağım :D

İçer de bir koşuşturma varken, bir önceki gece 3'de uyuyan Ecem fosur fosur uyuyordu. Parti kızının uyanmasını bekliyoruz.


Ecem olan bitenle ilgili çok şaşkın. Habire karşısında ellerinde telefon tutmuş teyzeler fotoğraflarını çekiyor.



Tuttuk salona getirdik parti kızını dahada şaşırdı. Kalabalık, topuklu ayakkabılı bir çok teyze görünce ağlayası geldi kuzumun.


                                        

7 Ocak 2014 Salı

Sütlerini Verebilecek Bir Aile Arıyoruz

Bir kaç gündür paylaşıyorum görüyorsunuzdur. Bir kaç hafta önce bebeğini kaybetmiş bir annenin 100den fazla poşet sütünü vermeye çalışıyoruz. Ne yazık ki talip hala bulamadık.

Annenin bebeği erken doğmuş. 1 ay kadar hastanede küvezde yaşatılmaya çalışılmış bebek. Anne her sütünü damla damla bebeğini düşünerek sağmış. Bebeği çok küçük olduğu için en fazla günde 30 ml süt içebilmiş. Annesi yaşayacak umuduyla ilerisini düşünerek sütünün çoğalması için her gün günde 4-5 defa sütünü sağmış.
Ama olmamış bebeği yaşamamış. Kokusunu içine çektiği, her gün cam arkasından gördüğü bebeğini kaybetmiş.
İşte şimdi bebeğine can versin diye her damlası kıymetli sütlerini atmak istemiyor. Her poşet bebeklere can versin istiyor. Bu sütler hiç bir mamayla gıdayla karşılaştıralamayacak kadar kıymetli. Taptazeler ve bir sürü protein bulunduruyorlar içlerinde.

Biz İzmir'deyiz. Kargo şirketleri ancak 1 günlük mesafedeki yerlere sütlerin hiç bir zarar görmeden gönderebileceklerini belirtiyorlar. O yüzden bize bir günlük mesafedeyseniz yada uzakta olsanız ben o sütleri hiç bir zarar görmeden alabilirim diyorsanız bana ulaşın.

Anneleri, bu sütlerin atılmasına izin vermeyelim. Bu sütlere ihtiyacı olan bebekler bulalım. #sütannemolurmusun demekten "Modern Çağın Süt Annesi" olmaktan korkmayalım. 

Hepinize şimdiden teşekkürler.
Süt Anne.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Kız Annelerin Korkulu Rüyası İdrar Yolları Enfeksiyonu

Elimde vileda yerdeki e.coli mikroplarını kovalıyorum. Her yerdeler. Ecem'in bütün kıyafetlerinin üstünde halıda, oyuncaklarında. Çıldıracak gibiyim. Domestos şişleri evin her yerinde.Virüsler küçücük boylarıyla zıplıyıp duruyorlar.
İşte köyün sakinleri
Uyandım. Hepsi bir rüyaymış. Kafama çok takmışım çok. Takılmayacak gibi de değil. Ecem'in idrar yollarında 150.000 kolonilik E.coli virüsü varmış. İlk tahlilde 50-60 lökosit çıktı. Doktorum dahi inanmadı. Çünkü Ecem'de ne ateş var ne de idrar yaparken zorlanma. Kültür istedi. İşte kızımın içinde gizliden gizliye yayılıp 150.000 nüfuslu  bir köy oluşturmuşlar.  Yataktan kalktığım gibi bütün evi temizlediğim bütün oyuncaklarını kaynar suda beklettim ve soğuduktan sonra buzdolabına attım. Kıyafetlerini tek tek yıkacak kadar delirmedim. Onu yazmamı beklemeyin.



Sıcak sudan buzluğa


En büyük çekincelerimden biri idrar yolları enfeksiyonu. Ecem kadarken idrar yolları enfeksiyonundan dolayı neredeyse havale geçiriyormuşum. 3 gün hastanede kalmıştı. O günden bu güne hala çilesini çekerim. En ufak üşütme de hemen kendini hatırlatır. 
Doktorumuz da bu konuda önem almaktan yana olduğundan 3 ayda bir idrar testi gerekirse kültür yaptırıyoruz. Yaptırmasaydık asla yakalayamazdık. Çünkü en baştaki belirtileri ateş yada idrar yaparken ağlaması yoktu.

En çok kız çocuklarda görünen bir rahatsızlık. Çünkü kız çocuklarda anüsle genital bölgenin birbirine yakın olması. Tabi bu sadece bahane. İdrar yolu enfeksiyonu olması için bir çok sebep var. Üşütmesi, az sıvı alması, yıkandığı sudan sabundan bile olabilir. Önem alınmaması durumunda ciddi böbrek rahatsızlıklarına sebep olabiliyor. 

İlk olarak söylemem gereken şey şu bu hastalık genetikte olabilir. Yani sizde varsa kızınızda da olma ihtimali yüksek. Sonrasında, takipçi bir anneyseniz her şeyin başında yakalayacağınız belirti, idrarını yaparken titremesi. Hani deriz ya şeytan dürttü. İşte o. İdrar yaparken titriyorsa, yaklaşıyor ve önem almanız lazım. Sonra dirençli ateş. Eğer önem almazsanız ciddi yükselebiliyor. Kilo alışında yavaşlama, iştahsızlık, kusma, idrar yaparken ağlama, idrar renginde değişiklik, genital bölgede kaşıntı en başlıca sebepleri. 

Baktınız kaptı bunu yapacak bir şey yok. Kültürden çıkacak duruma göre antibiyotik kullanmak. Daha sonrasında hijyen. Sık sık bez değiştirmek, temizliğini yaparken önden arkaya yapmak, genital bölgeyi çok ellememek, bol sıvı almasını sağlamak, akan suda yıkamak. 

Açıkçası burada tüm yazdıklarım çocukluğumdan beri yaşadığım idrar yolu enfeksiyonu tecrübemle sabit. Kızımla ilgilenirken kendimde dikkat ettiğim şeyleri yapıyorum. Olabildiğince önem almaya çalışıyorum. Bu hastalığım kronikleşmesini istemiyorsanız 3 ayda bir hiçbir belirti olmasa da idrar yolu testi yaptırmak. Eğer kızınız bezini bırakma yaşına geldiyse bezden biran önce kurtulmak. Kronikleşirse eğer her idrar tahlilinde minik canavarların hep orada olduğunu görürsünüz. Büyüdüğünde her deniz girdiğinde bikini değiştirmek, azcık üşütse sistit olması, idrarını yapama gibi sorunlar yaşar. 

Küçük bir hastalık gibi görünse de tüm yaşam kalitenizi etkileyebiliyor. Şimdiden bir şeyler yapabilecekken önem almakta fayda var.

2 Ocak 2014 Perşembe

Doğum Hikayem Part 2 : Ecem Bebek Doğdu


Doğum hikayemin devamı :) (Part 1 okumak için)


Tam 7 saat oldu ama bende hiç bir değişiklik yok. Hala koridorda yürüyordum ve sancım 2 dakikada bir geliyordu. Pik yapıyordu 160-180-190. Annemler yemeğe gitti, eşimde dahil. Eşim hatta bir ara bir kaç saat ortalıkta görünmedi. Kendini Alsancak sokaklarına vurmuş. Dolaşmış durmuş. Ailenin tüm fertleri Alsancak’ın dört bir yanına dağılmış. Ne yapsın insanlar ben doğuramıyorum ve çok canım acıyor. Görmeye dayanamadılar.
15.00 acım çok fazlaydı. Ebem geldi. "Epidurali verebiliriz istersen. Bu acıyı çekmek zorunda değilsin" dedi.  İstemedim. Kulaklarımda tek kelime var "Açılma yavaşlar". İstemiyorum açılmamın yavaşlamasını. Bu kadar suni sancıya rağmen sadece 2 cm açılmam var. Birde epidurali olursam, hiç açılmayacak. Yürüyorum yürüyorum. Zaten o gün verdim ben bütün hamilelik kilolarımı. Karnım yukarda toplanmaya başladı. Sanki her sancıdan sonra karnım yukarı çıkıyordu.
Dayanamamaya başladım. Gözümden yaş geliyordu artık. Çektiğim sancıyı görmesinler diye odadan da çıkmıyorum. Eşim dayanamadı en sonunda ebeyi çağırdı. Ebe beni görür görmez anestezi odasına götürdü, belimde kateter açılması için. Kateteri takabilmeleri için kıpırdamam lazım. Ama olmuyor. Çünkü sancım sık geliyordu. En sonunda takıldı. İnatla epidurali olmadım. En fazla 15 dakika daha dayanabildim. Epidural 15.30 verilmeye başladı. Sadece tek bir doz. Çünkü açılmam sadece 3 cm’di. Yani doktorum geldiğinde sezeryana girme ihtimalim çok yüksekti
Nstye bağladılar tekrardan. Odanın içerisini kızımın kalp atışları dolduruyordu. Ne müthiş bir ses bu böyle. Sadece bir kaç saat sonra kucağım da olacaktı. Bu sırada göstergeyi inceliyordum. Bir ara 200e bile çıktı. O an iyi ki epudurali vermişler dedim. Epidurali bulan adama dua etmeye başladım. Şimdi de söylüyorum iyi varsın epdurali bulan adam. Görüyorsun yükseliyor, sıcaklıkta var ve en son kasılıyorsun ama acı yok. Ne müthiş bir şey.
Bacaklarımı hissetmeye başlayınca tekrar yürümeye başladım. Herkesteki endişe artmıştı. Çünkü saat 5 olmuştu. Baktım olmayacak Kordon'a yolladım herkesi. Evet, eşimi de yolladım. Benim acım oldukça benden daha çok acı çekiyormuş gibiydi. Birde bira içmesini söyledim. Yanımda bir tek annem, kardeşim ve kayınvalidem kaldı.
Tekrar muayene ettiler. Açıklık 4 cm olmuştu. Sadece 2 cm kalmıştı. Doktorumun gelmesine daha 1 saat vardı. O arada öğrendim ki öğrendim ki Alsancak’ta elektrikler kesildiğinden ve bende değişiklik olmadığından doktorum biraz geç kalacaktı. Acayip sevindim. Evren benden yanaydı. Normal doğum yapacağım.
Benle aynı anda hastaneye gelen diğer hamileler koridorda dolaşıyor, gelen gideni uğurluyor. Ben hala koridorda hababam yürü, başka bir faaliyet yok.
Saat 19.00. Kaçınılmaz dakikalar geldi doktorum geldi. Doğum odasına aldılar beni. Yine kendimden çok emindim kesin 6 cm açıklığım olduğuna. Dediği her şeyi yaptım sonuçta açılmamıştır muhakkak. Muayene ederken yüzüne bakıyorum. Yüzü bozuldu. Her ifadesi değişti.
“Açelya, artık yapabilecek bir şey yok. Ameliyathaneyi hazırlayın, sezeryana alıyoruz” dedi. Ben istemiyorum diyemedim. O ana kadar güvendiğim, sözünden hiç çıkmadığım doktorumu ezemezdim. Bu güne kadar benim hakkımda doğru karar veren biri mutlaka benim için bildiği vardır.
Doğumhaneden çıktım. Herkes gözümün içine bakıyor. Doktorum ben çıkmadan açıklama yapmış zaten. Odaya aldılar giydirmeye başladılar. Deli gibi ağlıyorum. İnadım kırılmıştı. Kızım inadımı daha doğmadan kırmıştı. Eşim, annem, babam, kardeşim herkes ağlıyor. Hasta bakıcıların bile ağladı. Herkes mücadelemi gördü. Ebemin bile gözleri doldu. “Fotoğraf makinasını unutmayın” diyorum. Hemşirelerimden biri “Sen merak etme. Biz çekeceğiz senin fotoğraflarını.” Dedi. Rahatladım. Çünkü hep planımız normal doğuma gireceğimi düşündüğümüzden eşim fotoğraflarımız çekecekti. Güzel anlar paylaşacaktık.  
Doğumhaneye indim. Bütün herkes konuşuyordu “Koridorda yürüyen hamile geldi” diye. Anestezi uzmanları falan beklemiş beni. Doktorumun elini tutarak ameliyathaneye girdim. Beldem aşağımı uyuşturdular. Kızıma kavuşmama artık dakikalar kalmıştı. Sedyeden ameliyat sedyesine kendim geçtim. Doktorum “Normal zaten doğuramaman. Çünkü hiç ağırlaşmadın” dedi. Bana moral veriyor, gözyaşlarımı siliyordu. “Sen mükemmel bir hamileydin. Her dediğimi yaptın. Büyük bir mücadele verdin. Yapabilecek bir şey yok. Kızını riske atmak istiyor musun?” diyordu. Ebem “Harika iş çıkardın. Eskiden doğum sırasında ölümler bu yüzden oluyordu. Beklememen senin için daha iyi.” diye motive ediyordu.
Bu arada anestezi uzmanı kız fotoğrafımı çekmeye başladı. “Çok güzel fotoğraflarını çekeceğim merak etme” diyordu. Gözlerimi kapadım ve beklemeye başladım.
Ebem bağırdı. “19.55 Ecem bebek doğdu”. Beklediğim sağlıklı ağlaması geldi “Annieee” diyeı. Ağlamaya başladım. Yanıma yaklaştırdılar kokladım. Her halde ağladığına sevineceğim başka bir zaman olmaz.

40 hafta 5 günlük hikâyem bitmişti. Artık hamile değildim anneydim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...