31 Ekim 2013 Perşembe

İSYEANNNNN!

Sizinde oluyor mu bıkkınlığınız? Hay ben ne yaptım dediğiniz sonrada hemen arkasından pişman olduğunuz. "Hay Allah'a şükür çok mutluyum." dediğiniz.

Çıkarmadığım Sabahlık, Pijama ve Arada Giydiğim Terlikler
Benim bu ara çok oluyor. Her şey  zor gelmeye başladı. Çok çabuk yoruluyorum mesela. Sabah kalkıyorum kocamın attığı çorapları makinaya götürüp koyduğumda, bir yorgunluk çöküyor üstüme anlatamam. Yatak bile toplamak eziyet oldu. Baktım çok sıkıyor, toplamıyorum. Tekken dediğim gibi "Aman boşver nasılsa akşama yine bozulacak" diye avutuyorum kendimi. Öğlen oluyor. Yatak odasına giriyorum. "Ay bu oda çok dağınık. Nefret ediyorum dağınıklıktan" deyip bir hışımla topluyorum yatağı.

Birde pijamalarımı hiç çıkarmıyorum. Sabahlık, pijama ve terlik. Terlik giyemiyorum kız ağzına sokuyor diye ama olsun. Fırsat buldukça geçiriyorum ayağıma. Bakkala giderken küfrede küfrede zoraki giyiniyorum. Ama saçlarımı taramıyorum. Cadı gibi gidiyorum bakkala. Allah'tan bakkal yakında, yan binanın altı. Kimseye görünmüyorum. Mümkün olsa pijamamla gideceğim bakkala.

Çok özlüyorum Akçay'ı. Annemi, babamı, kardeşimi. Çok ihtiyacım var gibi geliyor onlara. Eşim acayip ilgili bir baba, sabırlı bir eş. Ailesi deseniz melake insanlar. Torunlarına tapıyorlar. Ama annemler yok ya yalnızmışım gibi. Nazlanamıyorum, kapris yapamıyorum diye belki.

Aslında her şey doktora gittiğimde başladı. Girişteki kadın mesleğiniz ne diye sordu. Cevaplayamadım bir anda kal geldi. "Evdeyim"deyiverdim. Kadın "Hımm! Ev hanımı" dedi döndü yazdı. Sonra bir koydu bir koydu anlatamam.

Böyle başlamamıştı oysaki. Bayıla bayıla İzmir'e geldim. Akçay'daydım. Baktım iş yok. Birde kendi ayaklarımın üzerinde duracağım diye kalktım geldim İzmir'e. İşe girdim. Çok zor bir işte çalıştım. Hiç bilmediğim İzmir sanayilerini her gün arşınladım. Tam 6 sene boyunca. Hiç durmadım. Dinlemedim. Her fırsatta kaçtım Akçay'a. Tek başınaydım. Benle birlikte yola çıkan çoğu insan anasının babasının evine döndü. Ben büyük çabayla kalmaya çalışıyordum. Üniversite okumak için kardeşim geldi yanıma. Birlikte kalıyoruz. Baktım ben çok özlüyorum Akçay'ı. Onun dönecek olması beni çok korkuttu çok. Alışmıştım onla olmaya. Her annem babam gidişinde ya da Akçay dönüşlerinde ağlamaya başladım.
Dönüyorum tammmm derken eşimle tanıştım. Çok aşık oldum. Gözümde ne Akçay kaldı nede başka bir şey. Eşimi evlenmeye ikna ettik. Baya bir şirket gibi çalıştık ailesiyle. Harika bir evlilik yaptım. Aşık olduğum adamı her daim seveceğim. Sevdiğim şehir İzmir bana aşkı sundu.

Sonra çocuk yapalım dedik. Çok istiyorduk ama ben bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. Yani millet 1 sene uğraşıyor. Biz ise ilk denememizde yaptık. Süperdi evren bizim çocuk yapmamızı bekliyormuş.
İşimden ayrıldım. Yani ayrılmak zorunda kaldım. Harika bir hamilelik dönemi yaşadım. Sağlıklıydım, eşim etrafımda pervaneydi. Aileler toruna ne alsak yarışına girdi.

Birde eşimle çalışıyorum kendi işimizde. Daha doğrusu ben her sabah işe gidiyorum eşim çalışıyor, ben dizi izliyordum. Son 6 senedir yapamadığım her şeyi yapıyordum. Bir sürü birikmiş kitap, dizi vardı. Hepsini bu dönemde okudum, izledim. Hiç evde gündüz kuşağını izlememiştim. Çalışıyordum. Bekardım.Kira, faturalar, kredi kartları ödemek zorundaydım. Yani sorumluluklarım vardı. Evlenince sorumluluk almaya devam ettim. Çakma sorumluluklardı. Hamilelikte hiiiçç bir sorumluluk almadım. Yan gelip devirdim popoyu. Haftaiçi alışveriş merkezlerine gittim hemde gündüz. Acayip birşeydi benim için. Hatta 4-5 kişinin bulunduğu sinema salonlarına gidince acayip sevindim.

Kızım doğdu. Bu zamana kadar güzel geçti vaktimiz. Hala da harika geçiyor. Şanslıyım onu bırakıp da işe gitmediğim için. Bırakamazdım çünkü. 2 saatliğine bırakıyorum aklım onda kalıyor deliriyorum. Çok ağladı mı falan diye. Ecem hastalanınca çok kötü oldum. Geçen cumartesi kafasını yere vura vura ağladı. Hiç bir şey yapamayınca, ağlamaları saatlerce olunca bana bir şey oldu. O ağladı ben ağladım. Eltim koştu geldi sesimizi duymuş. Uzaklaştırdı bizi birbirimizden.

Bu günlerde annemi, babamı çok arıyorum. Keşke Akçayda olsaydık diyorum. Ya da onlar burada. Bir nefes kadar yakınımda olsalardı. Belki burada olsalardı bir kaç saatte olsa sorumluluğumdan kaçabilirdim. Sıkıntı duymazdım hiç kendimle ilgili. Kızımın ilacını içirirken, biri kollarından tutardı, biri oyalardı bende içirirdim.

Hey! Doktordaki kadın ben ev hanımı değilim. Çocuk sorumlusuyum. Sen ne kadar zor iş biliyor musun? Düşmemesi lazım, bu elma suyunu sonuna kadar içmeli, bezini değiştirmeliyim pişik olmasın. Hep stres. Bir canı büyütmeye çalışıyorum. Parayla oynamak gibi değil. Para her zaman kazanılır. Sen suratsız oldun mu o da senden daha suratsız oluyor. Birde bu iş 24 saat sürüyor. İşten geldikten sonra telefon çalınca deliren ben, gece 5 defa emzirmeye kalkıyorum uykumun en tatlı yerinde. Ben bu dünyadaki en zor mesleği yapıyorum anladın mı? İlla bir ünvan istiyorsan ANNEYİM.



25 Ekim 2013 Cuma

Şimdi Kendim İçin Bir Şeyler Yapma Zamanın Sonucu

Doktorla görüşmem süper geçti. Bir sürüde şey öğrendim. İyi ki doktora gitmişim baya rahatladım. En azından o gördüğüm tuhaf rüyalar kayboldu. İstediğim tüm soruların cevabını daha sormadan aldım. Ben böyle doktorları seviyorum. Bana güven veriyor. Doktor dediğin tahlillere bakıp bakıp  "Hımmm. Hımmm." dememeli. Çünkü insan kafasında kuruyor. Dünyadaki en beter hastalığa yakalanmışsın gibi hissediyorsun. Konuşmalı, anlatmalı, gözünün içine bakmalı.

Sabah büyük bir heyecanla hazırlandım. Nasıl bir stres nasıl bir stres anlatamam. Bu stres birazda bana asabiyette yaptı. Kahvaltı bile edemedim. Ecem'i de iyice doyurup bıraktım. Allah'ım doktorun muayeneye gidesiye kadar yol bitmedi. Ben önde kayınvalidem ve eşim arkamda. Koşturttum biraz onları.

Sonunda bulduk yerini. Bilgilerimi falan aldılar. Beklemeye başladık. Randevum 10:30'daydı ama biz 11:30 'da girebildik. Doktor o gün yurtdışına çıkacağı için çok yoğunmuş.

Girmeden önce biraz geç kalındı diye söylenmeye başladık. Birde Ecem'i de yengesine bıraktığımızdan aklımızda onda, streste üstüne binince konuşuyor insan. Tam biz hemşire ile konuşurken içerideki hasta çıktı. Kanser hastasıydı, peruklu, bizden oldukça stresli bir bayan çıktı. Kendi kendime bir kızdım. Yani benim durumum onunkinden daha iyiydi ve dakikalarla yarışıyordu. Elbette benden daha çok soracak sorusu olacaktı.

Meme Hücreleri, Fibrodenom Hakkında Doktorumun Anlattıkları


Normal Memeyle Fibrodenomlu Memenin Farkı

Dünkü yazımda bahsettiğim gibi doktorum çok anlatmayı seven biri. Bu benim için süper bir şey. Yıllardır bu fibrodenomlarla uğraşıyorum kimse tam anlamıyla ne olduğunu hiç anlatmadı. İnternette de çok farklı görüşler var. Sanki cerrahlar bu konuda ikiye ayrılmış gibiler.


İçi hücre dolu kist. 

Kimi alınması iyi diyor kimi sakın elletme diyor. Yani her doktorun görüşü farklı. Doktorumun bu konuyla ilgili anlattıklarını sizinle paylaşmak istiyorum. Açıkçası ben kendisine çok güvendim. Böyle bir durumunuz varsa gerçekten iyi bir doktora gözükmek gerekiyor. Doktorun tek dediği şey ihmal kesinlikle yapılmamalı.
Dün bahsetmiştim, doktorda sıramızı beklerken bir kanserli hasta vardı. Doktoruma geldiğinde kadın bir nohut büyüklüğünde bir kisti varmış. Doktorum alınması gerektiğini ve patolojiye gönderilmesi gerektiğini söylemiş. Kadın ameliyat olmaktan korkmuş. Bir sene sonra kanser tüm memesini sarmış. Doktorum acı bir kelimeler sarf etti "Eğer ilk geldiğinde alsaydık. Sadece basit bir cerrahi müdahale olacaktı. Yaşamı uzun olacaktı. Şimdi ise ömrünü uzatmak için çaba harcıyoruz." dedi. Bu kelimeler içimi acıttı.

22 Ekim 2013 Salı

Soran Anne'nin Bepanthol Pişik Merhemi Deneyimleri

Anne olmanın en zor kısmı "herşeyi düşünmek, düşünmek, düşünmektir."
Ne zararlı ne yararlı bilmek, bilmeye çalışmak, araştırmaktır.

Belki de bunlardan ötürü "Sormak, bilmemekten iyidir" dedim, Soran Anne olmayı seçtim.
Kendim için de ailem için de aşırı şekilde kozmetik ve benzeri ürünler kullanmamaya çalışıyorum.

Ama bu faydalı, sağlıklı ve yaşam kalitemizi yükseltecek ürünleri bulduğumda almama engel değil tabii ki. Pişik, iki kuzulu bir anne olarak evimizin önemli konularından biri.

Elif 3 aylıkken ağır bir ishal geçirdi. O zamanki aşırı faaliyet döneminde ne yazık ki pişik oldu. (günde 8-10 kere kaka yapıyordu.) O zamandan beri iyi bir ürün hep araştırma listemdeydi.

Ama Kerem’de bunu yaşamadık. Çünkü bu konuda artık bir desteğimiz var.
Benim “az ve öz” listemde olan, evimizin her daim bulunanlarından “Bepanthol Pişik Merhemi”nden söz etmek istiyorum.

Şimdi Kendim İçin Birşeyler Yapma Zamanı

Son 6 ayım tamamiyle kızıma adamış durumdayım. O uyanınca uyandım, o emdi ben doydum. 2012 hazirandan beri yasaklarlayım. Hamile kalmadan önce, hamile kaldım, şimdide emziriyorum. Yani bir buçuk senedir kendim için neredeyse hiç bir şey yapmadım.
Kendim için yapacağım şey de sağlığımla ilgili. Mememde büyük bir mastit var. Bir memem bana ait, diğeri Pamela  Anderson'a. Kendi cumhuriyetini kurdu, kafasına göre ateşimi yüksetiyor, üstü kızarık, kıncal kıncal damarlar çıkıyor. Üstü ateş gibi, bir yumurta pişirilebilir.

Benim mastitin bildiğiniz mastitlerden değil. Mememdeki fibrodenomdan dolayı memem tam boşalmıyor. Yani benim doktorlardan anladığım bu. Hepsi aynı şeyi söyledi. Birde sadece baktılar şöyle bir baktılar "Bu antibiyotiği kullan. Devamlı sağ geçer. Emzirirken birşey yapamayız" dediler. Sağıyorum doktorların dediği gibi, sütüm daha çoğaldı. Yataklar çürüyecekti neredeyse.Akıyor devamlı. Kızı tek memeden besliyorum. Birşey değişmiyor. Makinaya bağımlı yaşamaya başladım. Neredeyse yemek yerken bile sağacağım. Sinir geldi üstüme. Bir damla bir damla daha. Kaç damlada doluyor diye saymaya başladım. Kızı emziriyorum uyuyor, oturuyorum makinanın başına. VOŞTİK-VOŞTİK. Geceleri uyanıp bile sağdığım oldu. Çünkü memem deli gibi acıyordu.

Sıyıracaktım ki süt kızım oldu. Derler ya her şerde bir hayır vardır. Benimki de öyle işte. Mememde bu mastit oluşmasaydı, güzeller güzelli süt kızım olamayacaktı. Bu mutluluğu yaşamayacaktım. Sütümü sağmak anlamlı oldu.

Sanki biraz iyileşti gibi geldi. Sabah akşam sağmaya başladım. Hemde vakit bulamıyordum. Çünkü Ecem daha az uyumaya başladı. Oyun oynamak, yanında olmamı istiyordu. Kucak aşkı da arttığından dolap beygiri dolanıyorduk evde.

18 Ekim 2013 Cuma

Benim Kahramanım Sensin

Farkındayım anne olduktan sonra iyice duygusallaştım. Televizyonda gördüğüm her şeye ağlar oldum. Bu sefer gerçek bir ağlama sebebim vardı. Bu gece Okan Bayülgen'in programında cesur anneler gördüm. Onlar ağladı ben ağladım. Bir çok konu geçti programda benim aklımda kalan iki şey kaldı. Birincisi Melis'in annesiyle Gamze annenin ağlayarak konuşması. Yaşadıkları durum faklıydı. Birinin çocuğu hastaydı, diğerinin kendisi. İkisininde tek ortak noktası vardı çocuklarını bırakmak istememeleri.

.
Bazı şeylere ağlamak çözüm değil. Mücadeleyi bırakmak mümkün değil. Savaşmak gerekiyor. Ağlamanı görmemeli evladın. Benim kızım şimdi kendi yatağında uyuyor. Onu hastane yatağında uyuduğunu gözümde canlandıramıyorum bile. Gecede 10 kere üstünü örttüğüm, çoğunda nefesini kontrol ettiğim kızım azrail ile savaş verdiğini düşünmek bile kötüyken, o yürekli anneler yaşıyor bu korkuyu. Cesur anneler, kahramanlık savaşı veriyor kansere karşı.

İkinci aklımda kalansa çocuk kanserlerinin belirtileriydi. Çocuk kanserlerinde anne, babaların ve öğretmenlerin  dikkat etmesi gereken belirtiler var. Çünkü çocukluk çağı kanserlerinde belirtilerle teşhis edilebiliyor. Taraması yok ancak belirtiler ortaya çıktığında doktorlar tarafından tespit edilebiliyormuş. Küçük bir dikkatimiz hayatımızı değiştirebilir.

6 Ekim 2013 Pazar

Annelik Cesaretimi Değiştiren Özlem Kaymaz'ın Hikayesi

Bütün evde olduğum için devamlı televizyon izliyorum. Cuma günü Gülben Ergen’in programını izledim. Keşke hamileyken de böyle programları izleyebilseydim.Anne olmak için ne kadar cesur olmak gerektiğini anlattı bana.

Programın reklamlarını izlerken hiç duymadığım bir sendromu duydum. Çok güzel bir erkek çocuğun annesiyle verdiği yaşam mücadelesinden bahsediyordu. Özlem Kaymaz, eski güzellik kraliçesi ve manken. Oğlunu nasıl hayata bağladığının hikayesini kendi ağzından dinledim. Oğlu nager sendromluymuş. Çok etkiledim. Günlerdir rüyalarımda görüyorum resimlerini. Mücadelesini dinledikçe cesaretlendim.

Ultrasonun faydasını burada bir kez daha anladım. Hamileliğin de ilk parametrik ölçümlerde hiç problem yokmuş. İlk hamileliğini sorunsuz geçirdiğinden ayrıntılı olarak incelememiş doktorlar. Yurt dışında ultrasona girmek çok zormuş Herhangi bir anormallik yoksa gerek duymuyorlarmış. Hollanda’dan daha iyi bir durumdaymışız bu konuda. amiyosentez sıvısı 7 aydan itibaren birden fazlalaşmaya başlamış. Karnı o kadar çok büyümüş ki acısı dayanılmazmış. 8. ayda erken doğum gerçekleşmiş..

Bebek doğduğunda ameliyathane birden sessizleşmiş. Doktorlar o anda  fark ediyor bebeğin anormal olduğunu. Parmaksız, çenesiz doğuyor. Çenesi olmadığından suyu içememiş bu yüzden amiyosentez sıvısı artmış. 6 saat boyunca pompayla yaşatmışlar.Çenesi olmadığından nefes yolu kapalıymış. Bu şekilde hayatını kurtarmışlar.  Bu 6 saat boyunca bebeği göstermemişler anneye. Başka bir hastaneye nakledilmeden önce Türk bir hemşire Özlem Kaymaz’ı bebeğinin yanına götürmüş. “İlk ve son kez bebeğini öp.” demiş. Düşünebiliyor musun bir hemşire size böyle diyor? Aklına neler gelir o anda. Özlem Kaymaz bir melek gördüğünü söyledi. İşte annelik böyle bir şey. Tüm kusurlarına rağmen bebek senin etin kemiğin.

3 Ekim 2013 Perşembe

Dün Gece Muhallebi Kafasından Anladıklarım

Dün gece sabaha kadar Okan Bayülgeni izledim anladığım şu ki;

Her Üründe GDO var. . Sebzelerde en çok katkı bulunanlar ise çilek ve domates. Yani dometesi ve çileği zamanında yememiz gerekiyor. Kışın domat yemek yok :)

Hangi ürünlerde GDO ürünler var derseniz mısır, soya, pamuk ve ayçiçeğide bulunuyormuş. Örneğin mısırdan 600, soyadan 900 ürün üretiliyormuş. Bunların çoğunu günlük hayatımızda hep kullanıyormuşuz. Ama bilmediğimiz bir çok ürünün içinde olabiliryorlarmış bu yüzden ürünlerin arkasını okumalıymış.
Ayçiçeği dediği bizim bildiğimiz çiğdem, günebakan, gündöndü(hangi yöre ne diyorsa artık) mü? Yapamayın bunu bana en sevdiğim şey. Herşeyden vazgeçerim senden asla vazgeçmem çiğdemmm!

Bazı gıdalar yüzünden midemiz zehirli maddeler üretiyormuş. Bunun sebebi GDOlu ürünlermiş. Bu zehir tarımsal zehirmiş. Bu tarımsal zehirler daha önce insanlar birbirini zehirlemek için kullanırlarmış.Çocuklarımızın birçok sevdiği üründe bu katkı bulunmaktaymış.


Çocuklarımızı şekerden uzat tutmalıymışız. Bu mümkün değil ki biz ebeveynler olarak uzak duramıyoruz. Kadınlarda aylık döngünün olmaması gerekiyor bunun için. Çikolata, cips, şekerleme yedirilen çocuklar sağlıksız oluyorlar ve kilo alamı yavaşlıyor. Başka yiyeceklere istekleri azalıyor. Vakti geldiğinde yemek yemeği reddedebiliyorlar. Obezite oranları artıyor. Çikolata şekerleme haftada en fazla 2 kere verilmeli ve bitter çikolatayla ilk olarak tanıştırılmalılar. Cips hiç yedirilmemeli. Cipsi kendimiz yapmalıymışız. En uygunu fırında pişirilmeli yada bir kerelik yağda pişirilmiş olmalıymış.

1 Ekim 2013 Salı

Kış Geliyor Kızım

Merhaba Kızım, kış geliyor. Yağmurlar, karanlık günler başlıyor. Her gün bir diğerinden soğuk olacak. Kış için sana bir kaç uyarım var.

Yağmurlu günlerde seni arabasıyla ıslatmaya çalışan insanlar var. Şemsiyeni başının üstünde değil bacaklarında tutacaksın çoğu zaman. Otobüsler dolu, taksiler hep seni es geçecek. Durakların içi  tıklım tıklım ve ıslak olacak. Sabah kalıp perdeyi açacaksın ve karanlıksa o gün seni hiç bir şey mutlu edemeyecek. Yağmur seni delirtecek bir gün içinde 3 kere ıslanıp 2 kere kurayacaksın.

Dolabının karşısına geçip hem kısa kollu hemde uzun kollu giymek isteyeceksin. Çoğu zaman yanlış karar verip ya terleyeceksin ya üşüyeceksin. İkisinin sonunda hasta olup theraflu, adaçayı ile arkadaş olacaksın. Burnun kıpkırmızı olacak, dudakların kuruyacak.

Her yerde şemsiyeni unutacaksın. Farkettiğinde yağmur yağıyor olacak ve o cani şemsiyeciler şemsiye fiyatlarını iki katına çıkartmışlar ellerini avuşturarak seni bekliyorlar. Küfrede küfrede mecburen o dandik şemsiyeyi alacaksın.
Öyle günlerde olacak ki yağmur yağsada şemsiyenin altında bir tek biz olsak diyeceksin. Aşık oldun mu kış gibisi yoktur.. Battaniyenin altında sımsıkı sarılacak biri varsa kışlar en güzel mevsimdir.

Birde kışın yağan kar var. Bir çok damla yağmurun birleşmesi. İzmir'de pek tanışmıyoruz kendisiyle. Bir kere gördüm o günde zaten her iş yeri tatil oldu. İki damla karla küçüçük kardan adamlar yaptık. Ben pek sevmiyorum karı. Benim için bir kaç yıl öncesine kadar yerden biten birşey gibiydi. Yağdığını 20 yaşında gördüm ilk defa. Belki sen sevdirirsin bana karı.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...