Doktorla görüşmem süper geçti. Bir sürüde şey öğrendim. İyi ki doktora gitmişim baya rahatladım. En azından o gördüğüm tuhaf rüyalar kayboldu. İstediğim tüm soruların cevabını daha sormadan aldım. Ben böyle doktorları seviyorum. Bana güven veriyor. Doktor dediğin tahlillere bakıp bakıp "Hımmm. Hımmm." dememeli. Çünkü insan kafasında kuruyor. Dünyadaki en beter hastalığa yakalanmışsın gibi hissediyorsun. Konuşmalı, anlatmalı, gözünün içine bakmalı.
Sabah büyük bir heyecanla hazırlandım. Nasıl bir stres nasıl bir stres anlatamam. Bu stres birazda bana asabiyette yaptı. Kahvaltı bile edemedim. Ecem'i de iyice doyurup bıraktım. Allah'ım doktorun muayeneye gidesiye kadar yol bitmedi. Ben önde kayınvalidem ve eşim arkamda. Koşturttum biraz onları.
Sonunda bulduk yerini. Bilgilerimi falan aldılar. Beklemeye başladık. Randevum 10:30'daydı ama biz 11:30 'da girebildik. Doktor o gün yurtdışına çıkacağı için çok yoğunmuş.
Girmeden önce biraz geç kalındı diye söylenmeye başladık. Birde Ecem'i de yengesine bıraktığımızdan aklımızda onda, streste üstüne binince konuşuyor insan. Tam biz hemşire ile konuşurken içerideki hasta çıktı. Kanser hastasıydı, peruklu, bizden oldukça stresli bir bayan çıktı. Kendi kendime bir kızdım. Yani benim durumum onunkinden daha iyiydi ve dakikalarla yarışıyordu. Elbette benden daha çok soracak sorusu olacaktı.
Neyse girdik doktorun yanına. Doktorum bir tatlı bir tatlı. Öncelikle pozitif, insanın içini rahatlatıyor. Gitmeden önce telefonda mememdeki rahatsızlığı dilim döndüğüyle anlatmıştım.(Rahatsızlığımı anlattığım yazı http://sutanne.blogspot.com/2013/10/simdi-kendim-icin-birseyler-yapma-zaman.html) Acil çağırdığı için beni, yüzünü inceliyorum adamın. Ben durumumu tekrar anlattım. Daha önceki ultrason görüntülerimi verdim. Adamın ifadesi değişti. Gördüm ya o ifadeyi. Konuşuyorum ama boş. Ağzımdan laflar çıkıyor duymuyorum. Muayeneye aldı beni. Bildiğim tüm dualarla okuyup, oturdum. Eşimin yüzüne bakıyorum. Gülümsüyor ama endişeli.
Hemşire geldi hazırlanmam için yardıma mememi görünce "AOUVV" yaptı, yüzünü buruşturdu. Bana normal gelmeye başlamıştı son sıralar. Alıştığım için herhalde o halde görmeye. Hemşire öyle tepki verince dahada moralim bozuldu. Tamam gören herkes ilk öyle tepki veriyor. Bu tepki hemşireden gelmesi beni çok korkuttu. Doktorda geldi. O da bir yüzünü ekşitti. Elle muayene etmeye başladı.
"Tahminim galaktosel." dedi. Ne olduğunu bilmiyorum. İyi mi kötü mü bu ne? Ama ifadesine bakarak iyi bir şey. Ohh kanser değilim yani. Düşünün neler kurdum o anlarda kafamda. Ultrasonda bakarken de galaktoselin ne olduğunu açıkladı. Süt kanalının tıkanmasından dolayı içi süt dolu kist oluşmuş.
"Bu beze bir erkek yumruğundan büyük. Bunun içindeki sıvının ne olduğuna bakmam lazım. İzin verirsen şırıngayla bakacağım" dedi. Aman Allah'ım! Ben o şırıngayla ilgili o kadar çok kötü şey duydum ki anlatamam. "Ucu tığ gibi kalın. Çekerken bir acıyor bir acıyor. Utanmasan ağlarsın" Nasıl kötü oldum. İzin vermekten başka çarem de yok. Bu iş ya çözülecek ya çözülecek. Artık bir anlık acıya bile tahammülüm olmadığını söyledim. Doktroum da bana "Orayı iyice soğutacağız. Hiç bir şey hissetmeyeceksin. Sen girmeden çıkan hastanın bir çok yerine uyguladım. Kadında bir tepki var mıydı?" diye sordu. Kadını bir hatırladım. Baya rahatlamış durumdaydı. Hiç öyle bir kaç yerinden şırıngalanmış gibi durmuyordu. Zaten elimde mahkum kabul ettim.
Mememi iyice soğuttular. Birde bir yandan yapacaklarını anlatıyordu hemşire. Bir anda
"İğneyi hissettim mi?" diye soru verdi. Ben hiç bir şey hissetmemiştim. Nasıl mutluyum anlatamam. Acımıyor. Yani bu iğneler korkulacak bir şey değil. Millet mühim bir şeymiş gibi hastalıklarını abartmayı sevdiklerinden öyle diyorlar.
< Mememden çıkan süt:) Çok sütüm olsun diye dua etmiştim. Fazlasıyla oldu. Maşallah :) Doktorum dedi "Bu bezenin içi süt dolu." dedi. Nasıl şaşırdığımı anlatamam. Şırınga tertemiz sütle doldu. Tam sekiz tane 20 mllik şırıngayla süt çekildi. Doktorumun tarifiyle 1,5 su bardağı süt yada iki kişilik muhallebi kadarmış. Her şırınga doldukça memem rahatladı. Kuş gibi oldum.
Tabi ben bu arada soru bombardımanına tutmaya başladım doktoru. Neden olduğunu sordum. Zaten tek bir soru sormam yeterliydi doktora. Her şeyi bizim anlayabileceğimiz en iyi şekilde anlattı bize. Mememde bulunan fibrodenomun süt kanalımı kapatmasından kaynaklıymış. Çünkü mememdeki fibrodenom dev büyüklükteymiş. İlla ondan kaynaklı olmasına gerek yokmuş. İlk başta bebeğin çok ememediğinden bu tarz bezeler oluşabiliyormuş. Özellikle koyu sütlerde bu karşılaşılırmış. Zaten biraz daha geç kalmış olsaymışım cerrahi müdahale gerekebilirmiş. Çünkü o bezenin içindeki süt bir süre sonra muhallebi gibi koyulaşıyormuş. Bu yüzdende şırıngayla çekilemiyormuş. Bu yüzden sütten kesilip, ameliyat olmak gerekiyormuş. Yani benim kurduğum kötü senaryolardaki gibi. İşlem neredeyse yarım saat sürdü. Hemşirenin taşıyamayacağı kadar süt çekildi mememden. Bu işlem sonunda mememin diğer memem kadar küçüleceğini söyledi. Herhalde en çok buna sevindim. Dışarıdan o kadar çok belli oluyordu ki, dar bir şey giyipte dışarı çıkmak istemiyordum. Çünkü herkes yüzümden önce oraya bakıyordu. Bu oldukça rahatsız edici oluyor bir süre sonra.
İşlem bitip doğrulduğumda mememdeki değişikliğe inanamadım. Normal görünüyordu. Üstündeki kızarıklık pek geçmemişti. Öncesi sonrası yapılan o diyet ilaç reklamlarındaki insanlar gibiydi meme. Neredeyse 4 beden küçülmüştü.
İçindeki o dev fibrodenom duruyor. Onun çaresine sonra bakacakmışız. Emzirmem bittikten sonra.
Sonrasında doktorum meme hücreleriyle ilgili o kadar çok şey anlattı ki. Daha uzatırsam sıkılırsınız. Bir sonraki yazımda o da :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder