26 Kasım 2015 Perşembe

Hilal'in Mucizesi : 15. Hafta


Artık kendimi daha iyi hissettiğim doğrudur...15. haftanın verdiği rahatlık artık iyice hissediliyor.

Ağrılarım, uyku ve yorgunluk hallerim çok şükür geride kaldı. Hamileliği kabullenişim ve bebekle aramızda ki bağda hızla gelişiyor. Bazen kendimi onunla konuşurken buluyorum. Bizim ev fazlasıyla gürültülü olduğundan aslında çok fazla yalnızlık hissettiğini sanmıyorum miniğin.

Akşamları da bu gürültünün kendisine verdiği keyif ya da rahatsızlık (ne olduğunu bilemediğim) hali bana epey yansıtıyor. Doktorlar henüz bizi duymadığını söylese de hissetmediğin konusunda kesin bir bilgi yok. Ben senin de bizi hissettiğine inanan duygusal bir anneyim.

Ankara'da Süt Anne Olmak İsteyen Var!

Merhaba,

Ankara'da süt anne olmak isteyen bir anne var. Bir kaç güne verebilecek bir bebek bulamazsak sütlerin eski tarihlileri atmak zorunda kalacak. 

Sizden haber bekliyoruz. 

Açelya 

24 Kasım 2015 Salı

Kim Bu Mucize'nin Annesi 5. Hafta

Bazı kadınlar, hamilelere nazar değdiğine inanır. Bir süre kimseye söylememeye çalışır, saklarlar. Çünkü anne karnındaki bebeğe 12. haftaya kadar ne olacağı belli olmaz. Allah korusun bebeğe bir şey olursa çevresindekilere bu durumu nasıl anlatacağını bilemezler. Her insana aynı acıyı anlatmak daha da yorar insanı. Bende o kadınlardanım.

Yeni gebelik günlüğü başlıyor blogta ama annenin adı 12. haftaya kadar saklı! "Tüü! Tüü! Maşallah!" diyoruz ve başlıyoruz.




Farklı başladı bu sefer herşey. Her gebelik birbirinden farklı derlerdi. Açelya'nın gebeliğinde iyice anlamıştım. Benimkinin de başlama şekli bunu destekler şekilde oldu. 

İlk gebeliğimde adet tarihim tam bir hafta geçikmişti, yolcunun yola çıktığını öğrendiğimde. Eczaneden gebelik testi almıştım. Damlatır damlatmaz çift çizgi çıkmıştı. Ertesi gün doktora gidip keseyi görünce anladık ki orta katı kiraya vermişiz. 

Bu olumlu tecrübeye güvenerek test yaptım dördüncü günde. Gecikti ya, yeterli diye düşündüm. çift çizgi çıktı, biri silik. Tamam işte haklı çıktım, hamileyim. Yanılmamışım. Ertesi gün doktora gittim alabildiğim en erken randevu saatiyle. Doktor ultrason ile baktı. Hayal meyal gördü keseyi. Normal diye düşündüm. Çok küçük olmalıydı hesaba göre. Garanti olsun diye kan testi istedi yine de. Verdim kanı. İlk bekleyiş böyle başladı. 

Kan sonuçları geldiğinde sonucun haftasına uygun olmadığını söyledi doktor. Klasik doktor tavrıyla en kötü senaryoyu da ekledi açıklamalara. Sonuca göre geç döllenme ya da kese bozuk. 

Haydaa bu nereden çıktı şimdi?!

Araştırdım, ebe arkadaşlarıma sordum, hislerine güvendiğim kişilerle fikir birliği yaptım. Hepsinden çıkan sonuç benim acele ettiğim ve artık biraz olsun bekleyip daha güvenli sonuca ulaşmam yönündeydi. Bende dinledim hepsini başladım beklemeye. 

Ege+1: Işığım ve Gölgem



 Ben hep öğretmenlerime hayrandım. Karşımda muazzam bilgi birikimleriyle ve Atatürk sevgileriyle dururlarken hep imrendim onlara. Onların bana gösterdiği bilginin ışığından yürümeye çalıştım hep. Bugün artık eğitim deyince aklıma ilk düşen Ege elbette ki

Özel eğitime ilk başlayacağımız günlerde karşımıza nasıl bir öğretmen çıkacağına dair çok ciddi endişelerim vardı. Oğlumun şansından olsa gerek çok iyi bir öğretmen çık karşımıza. Eğitime başladığımızda Ege 9 aylıktı. Öğretmeni, dersler boyu alkış yapsın, bir kere ‘cee eee’ yapsın, önce ses taklit etsin, sonra kelime söylesin diye dakikalarca uğraştı. Şimdi Ege 33 aylık; artık taklitleri, kelimeleri söylemeyi öğrendi. Şimdi renkleri, şekilleri öğrenmeye çalışıyor. Tüm bunları yaparken öğretmeninin bir kere sıkıldığını, yorulduğunu, Ege’nin kendisinin istediği hiçbir şeyi yapmamasına rağmen bir kere pes ettiğini, suratının asıldığını görmedim. O hep aynı ilgi, dikkat ve güler yüzüyle, pes etmeden, farklı öğretim yöntemleri deneyerek Ege’ye ulaşmaya çalıştı. Başardı da! Kimisi uzun zaman ve emek gerektirse de Ege, öğretmeye çalıştığı tüm becerileri bir bir öğrendi ve öğrenmeye de devam ediyor. 

23 Kasım 2015 Pazartesi

İzmir'e Gelişim Tam 9 Sene Oldu


9 sene önce bugün İzmir'e yerleştiğim ve yarı zamanlı İzmir'li olacağımın başlangıcını yaparken hiç bu günlerimi hayal etmezdim.


 2003'te çıktım evden üniversite macerasıyla. 2005'te İzmir'de iş denemem devam etti. Bir şey anlamadım. Şirket kapanıp yaz gelince bende Akçay'a dönüp güzel bir yaz tatili yaptım. Tatil bitince kariyer planları yapmaya başladım. 

Öğrencilikte yalnız yaşamıştım ama bu sefer farklıydı. Param olacaktı, ailemi bağlı kalmayarak yaşayacaktım. Tam anlamıyla hayatta yalnız olacaktım. Ayyy ne güzel olacaktı.


Bakınca çok komik geliyor. Tam yeni mezun aklı. Yarım akıl! 

11 Kasım 2015 Çarşamba

Pipisel Sorunlar : Gömük Pipi


Dün dediğim gibi pipisi çabuk iyileşti Burak'ın. (Penis yazmak garip geldiğinden pipi diye yazıyorum. Sonuçta bamya kadar bahsettiğim organ) Ama yinede garip bir şeyler olduğunu hissediyordum. Çünkü düğme kadar görünüyordu. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama garip duruyordu işte. Gövdesi olmayan mantar gibi.

 Bir bakın dediklerimde "Sorun yok. Böyle oluyor." diyorlardı. Dokunmaya da çekiniyorum, canını acıtacağım diye. Ta ki geçen gün arkadaşlarıma gideseye kadar ellemedim.

10 Kasım 2015 Salı

Sünnet İşleri



Burak benim anne tarafından, 20 yıl sonra gelen ilk erkek. Yani heyecanla beklediğimiz bakmaya doyamadığımız bir canlı olacağı belliydi bizim için. 

Sünnet deyince aklıma birkaç şey geliyor. Büyük kuzenlerimin yaka paça tutulmuş hâlde, gözleri yerlerinden fırlamış birkaç fotoğrafı canlanıyor gözümün önünde. Sonra ailemizin üçüncü erkeği olan kuzenimin altı yaşındaki sünneti geliyor. Çocuk üç delikten işiyordu. Izdırap içinde "Anaaa" diye bağırışını ve bizim çaresizce onu izlememizi hatırlıyorum. Onun düğününde ailemdeki tüm büyükler, zil zurna sarhoş olup, "Onun arabası varrrr." şarkısıyla oynamışlardı. Kuzenim de kocaman yatakta Rama kutusuyla oturuyordu. Teyzem başından hiç ayrılmamıştı ama çocuk kendi eğlencesini ağlayarak geçirmişti. 

5 Kasım 2015 Perşembe

Uyku Planları A - B

İki çocuklu hayatı yaşarken karı koca birbirimize vakit ayırmaya çalışıyoruz. Ne kadar organize olup çocukları uyutursak o kadar çok birbirimizle vakit geçiriyoruz.

Klasik olacak ama karı koca olmanın ötesinde birbirimizin en sıkı dostuyuz. Milletin ayıplayacağı ya da dalga geçeceği gün içinde yaşadığımız şapşallıkları kahkahalarla birbirimize anlatıyoruz. Yoğun bir dedikodu gündemimiz varsa çekirdek çitleyerek birbirimize "Hadi canım! Yuhh! Öyle mi yapmış?" efektleri vererek dedikoduya hayat veriyoruz.

2 Kasım 2015 Pazartesi

Annem Bana Kızıyor


Bu ara Ecem'le aramızda bazı diyaloglar geçmeye başladı.

"Ecem!! Kızıyorum ama onu bırak!" gözlerimi aça aça söylüyorum. 

Ecem "Bırakmıcam! Benim! Elleme!" yüzünü buruştura buruştura söylüyor. 

En sonunda benim sesim yükselip tavan yapıp kızgın bir ifade ve bakışla harekete geçip "ECEM!!!!" diye bağırıyorum.
O anda donup bana bakıyor. Gözleri doluyor. En yakınındaki müttefikine gidip (bu duruma göre ailedeki herhangi biri olabiliyor)

"Annem bana kızıyor" diyor.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...