15 Haziran 2016 Çarşamba

Annelik Kadınlıktan Gelir




Çocuklar doğduğundan beri kendimi tuhaf hissediyorum. Yok konuşulacak başka konu yok. Kiminle bir ortama girsem konu dönüp dolaşıp aynı noktaya varıyor, bezdeki yeşil kaka.Telefon çalıyor “Şimdi nasıl emiyordu bu bebek?" soruları. Şikayetçi değilim, çokta mutlu oluyorum doğru yolda olduğumu hissediyorum. İnsanlar fikirlerimi önemsiyor ve beni sayıyorlar. Yeni çıkan makaleleri takip ediyorum sordukları sorulara doğru cevaplar verebilmek için. Baya baya çalışıyorum. Okudukça öğreniyorum, mutlu oluyorum.
Anneliği çok sevsemde, hatta çoğu sohbeti ben açsamda sıkılıyorum.

Bir süredir çocuk, ebeveynlik kitabı okumuyorum. Kafamın dağıtıp tekrar kadın olmanın zamanını bekliyorum. Bekliyorum diyorum çünkü bez değiştirirken, kendine ait özel bir zaman yaratamazken, yarattığım zamanda anneliğimden uzaklaşamazken olmuyor. Bu başka kitapları okuyup başka filmler izleyerek geçecekmiş gibi düşünmüştüm olmadı. Mesela geek muhabbetlerini çok severim. Dizilerin çoğunu izlerim, bilim kurgu hayatım, frp oyunu hikayelerini okurum, takip ederim. Ama konuşamıyorum. Annelik kimliği öyle içime işledi ki o konuları açamıyorum. Açtığımda beni dinleyecek insan da kalmadı. Herkesin kafaları çocuklarında. Başka sohbet, muhabbet yok. 

"Geçen gün Pepe’nin oyununa gittik.” 
" Yani!  Bizde gittik çocuk için televizyondan daha travmatik. " 

“Benim ki var ya, benim ki çok zeki.”
“Yoo! Normal.” 

Böyle cümlelere böyle cevaplar vermek için can atıyorum ama olmuyor. Gülümseyip "Hı, hı" diyorum. 

Asıl kadınlar kadınlıklarını, unutup sarıldı anneliklerine. 

Çocuklarının başarıları kendilerinin oldu. Çocuklarının yaptığı herşey "Biz" oldu.

Annelik bir sıfat, kadınlık yaratılışımız. Doğurmak hayatın getirisi, yürümek gibi, konuşmak gibi. Ama onların tercih edilebileni.

Kutsal ya da ulvi bir görev değil. Olması gereken bir şey. Bana iki kişinin taktığı isim. Başka bir kadına 4 kişinin, bir başkasına 5 kişinin taktığı bir ad.

Yani büyütülecek, yarım sayılacak birşey değil. Doğurunca dünyayı kurtarmıyorsunuz, sağlam kadın olunca oluyor bazı şeyler. Anneliğimiz kadınlığımızdan geliyor. 

Bu noktaya nasıl geldik hala anlamıyorum. Atatürk, o kadar yol almamızı sağlamışken onun başladığı noktaya nasıl ulaştık?

Kendi kitlesine hitap edebilmek için "Yarım kadın" lafı edenleri alkış tutuyor kadınlar. Taktir ediyorlar. Kendi gibi olmayan kadınları  dışlayıp, kötülüyorlar. İlla doğurmak mı gerekiyor ya da anne olunca mı kadın değerli oluyor? Böyle düşünen kadın yarım değil midir?  

Yarım olan kadınlar kim biliyor musunuz? Hiçbir şey okumayan, koyun gibi güdülen, kendi kendilerini körelten, şeriat isteyen, özgürlüğünü elleriyle teslim eden, hakkını aramayan, başkalarının kararlarını emir kabul, başkaların özgürlüklerini kısıtlayan, mahalle baskısı yapan kadın yarımdır! 

Cahil kadın yarım değil o dünyanın yarımlığındandır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...