11 Mayıs 2016 Çarşamba

Kim Bu Mucizenin Annesi 27. Hafta

 
       "Dondurmam Kaymak" diye bir film vardı bir ara. Filmin başrolundeki dondurmacı adamın meşhur bir repliği vardı. Tam olarak hatırlayamasam da "Bir cinnet her şeyi halleder." gibi bir şeydi. Bu hafta bir cinnet her şeyi halletti bende de.

           Saçlarım çok uzun zamandır kısa. Kulak memesi hizasında kısa küt diye tabir edilen bir modeldi. 08.08.08 tarihinde nikah yapmıştık. O gün kuaföre gittim. Saçımı güzel bir yeni gelin topuzu yaptılar. Ertesi güne kadar bozmadım, ellemedim saçımı. Sabah kuaföre gittim. Topuzumu yaptıkları gibi bozdular ve belimde olan saçlarımı kısacık kestirdim. İste 09.08.08 tarihinden beri saçlarım kısa. Çok rahat kısa sac kullanmak hele de benim gibi saçlarını sürekli toplayan birisi için nimet.

          Rahatlığına alıştıkça uzatamadım saçlarımı. İşin cinnet kısmına gelirsek gebelikten, aşırı terlemekten bu kısa saçlar bile fazla gelmeye başladı bana. Geçen hafta başlayan hastalığı hala atlatamadım. Sesim hala kötü ve öksürüyorum. Hastalığın sebebini uykuda çok terlememe bağladım. Doğum öncesi kestireyim yaz sıcağında Tuna ve Bennuşka ile haşir neşirken saçla boğuşmayayım diyordum. Sonra bir cinnet her şeyi halletti ve kısacık kestirdim saçlarımı. Oğlan çocuğu gibi oldum. İlkokul yıllarıma döndüm, annem de böyle kestirirdi benim saçlarımı. Gençliğime döndüm bir nevi.

           Bu arada dondurma demişken birkaç hafta önce ne aşerdim dondurmaya ne aşerdim bir bilseniz. Geceleri Bennuska'yı uyutup sarılıyordum dondurma kutusuna. Ask yaşadık resmen. Dondurmalarına dadandığım firma o ay iyi ciro yapmıştır. Bennu dondurma istiyor, yaz gelince yiyeceğimizi söylüyorum. Ama geceleri o uykuya ben buzluğa. Hatrı sayılır bir süre ikili oynadım. Affet beni annecim  :  )

             İlk gebeliğimde hiç aşermemiştim. Mandalina çok yiyordum ama mevsimiydi zaten. O zaman ki doktorum : " Sadece yemeğe aşerilmez. Gezmeye aşer, tektaş yüzüğe aşer, tatile çıkmaya aşer. " derdi de gülüşürdük. Şimdi ben hakikaten aşeriyorum. Okula giderken bir balıkçının önünden geçiyorum. Her gün tezgahta pembe pembe barbunları gördükçe canım barbun istedi. En kısa zamanda aldık, yedim, rahatladım. Okul yolu üzerinde pideci var. Konya usulu yapıyorlar. Hani şu masanın bir ucundan diğer ucuna kadar upuzun uzanan, üzerine ince kıyılmış maydanoz serpilen pidelerden. Anlatırken bile içim gitti yine. Gözüm takıla takıla her gün aşermeye başladım o bir baştan bir başa uzanan pidelere, etli ekmeklere. En kısa zamanda ona da gittik. Derin bir ohhh cektim masaya gelince. Sırf boydan boya arz-i endam etsin diye 4 kisi 6 kisilik masaya oturduk.

      Bu aralar hastayım diye dondurmayla aramız açık. Bir de kilolar ikişer ikişer gelince de açtık arayı. Hazır alınmışı çok olduğundan fazladan almaya gerek yok. Hem zaten Tuna depodan yiyor. Depo sağlam Tuna'yı da iyi besliyor maşallah.

       Bu hafta bir de dahiliye kontrolüm vardı. Tiroid değerlerimden biri biraz yüksek çıkmış. Doktorum ilacımı yarım doz arttırdı. Durup dururken ilacımı aksatmıyorken neden yükseldi anlayamadım. Annem de tiroid hastası. Genetik miras zaten ondan bana. Stres, dert, tasa da etkilermiş. Sonuç beklediğimiz haftaların üzerinden çok geçti ama etkisi şimdi çıkmış olabilir mi? Bu ay yarım doz fazla kullanınca neler olacak bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...