Hamileyken hep okuyordum. Hamile kalmadan sosyetik anneler çıkıp anlatıyordu "Önce mutlaka sırt, bel ve kol kaslarınızı geliştirin" diye. Yok artık diyordum. Badici miyim ben çok saçma. Yürüyorum işte daha ne yapayım diyordum. "Elinize küçük su şişeleri alın öyle yürüyün" diyordu röportajlar. Tınlamadım. Keşke dinleseymişim.
Doğum yaptım. Kız ağlıyor. Hemen koşuyordum yanına. Aman ağla mısın diye uğraşıyordum. Büyükler hemen kızıyordu. "Alma kucağına alışmasın. Sonra çok çekersin çok." diyorlardı. Bir bakıyordum. Kız ağladı mı o büyükler benden önce koşuyordu yanına. Ağlamadan büyüdü kız. Çok mutluydum. Kızımın ağlamayı bilmediğine seviniyordum.
Ecem 2 aylık oldu. Benden bir kaç ay önce anne olanlar." Ayyy diş dönemi yaklaşıyor. Biz çok çektik. Çok uykusuz oluyorlar. Bak görürsün. Bu uyku düzeni bozulur onun" diyorlardı. Beddua mı ediyorlardı yoksa uyarıyorlar mıydı anlamıyordum. Takiiii son iki gündür hepsinin ne dediğini anladım.
Şimdi diyorum ki keşke yürürken elime bir litre su şişesi alıpta yürüseymişim. Ne bileyim ben bu kadar saat kucağımda taşıyacağımı. Okuduklarımda demiyordu. "Çok kucakta taşıyacaksınız kas yapmalısınız." diye. Hoş deselerdi abartıyorlar derdim o zamanki aklımla.
Kucakta taşıma konusunda yapacak bir şey yok. Bütün bir yaz çok kalabalıktaydı kuzum alıştı. Bende çok itiraz etmedim. Sevilerek büyüsün istedim. Şöyle düşünüyordum "Kaç ay durabilir ki kucağımda. Büyünce sarılma bana diyecek. Şimdi doyasıya kucaklayım" diyordum. Hala aynı şeyi düşünüyorum. Ama o süre çok zor geçiyormuş. Keşke kas yapsaymış kas. Herkesi ikaz etmeye çalışan o sosyetik anneleri dinleseymişim.
Diş konusu son 3 gündür çok acı bir şekilde yaşıyoruz. Ağlatmamak için uğraştığım kuzum gözünden yaş gelerek ağlıyor. Kaşıntıdan uyuyamadığı için uykusu başına vuruyor ve ağlamaya başlıyor. Ağlamasın diye kucakta taşıyorum. Salı günü o kadar çok taşımışım, ikimizde o kadar çok yorulmuşuz ki akşam sızdık kaldık Ecemle. Eşim ayırdı bizi.
Dün durmadı sakinleşmiyor. Koydum kanguruya çıktık parka. Sustu. Bende sevindim sakinleşti diye. Bir baktım kangurunun kenarıyla dişlerini kaşıyor. Tırtıklı diye rahatlatıyor herhalde dişlerini. Geçen günde kanguruda uyumuştu. Yorgun düştü diye düşünmüştüm. Meğer kanguruyu diş kaşıyıcı olarak kullanıyormuş bizimki.
Jel sürüyorum işe yaramıyor. Diş kaşıyıcıları var. Ağzından sular dere gibi akıyor. Önlük takıyorum onu dişlerini kaşımak için kullanıyor. Parmağımla kaşımaya başlıyorum. Kendinden geçiyor. Rahatlamaya başlıyor. Bir şey yapamamak insanı delirtiyor. Çaresi yok çıkacak bu dişler. Bende saatlerce ya kanguruda yada kucakta taşıyacağım
Geçsin bu günler. Daha 20 diş var 20. Birde ben zannediyordum ki; sadece öndeki 4 diş çıkarken zor oluyor. Öyle değilmiş. En zoru azılarmış. Şu dişleri ateşsiz, uykusu bozulmadan atlatalım.Yoksa ben huniyle gezmeye başlayacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder